"Gri rengi sevmiyorum" demiş şair.. haklı, kim sever ki arada kalmayı gri gibi? Her zaman ya siyah ya beyaz devam etmeli yeni umutlara giden yol.
Tanıdığın ancak hiçbir şekilde tanımlayamadığın bir zaman dilimi. Zaman herkese farklı akar üstelik.
Su gibi bir zamana yolculuk yapalım ister misiniz?
Hadi bakalım buyurun..
Kimler geldi geçti zamana ve aman-a hazır olamadan. Zamana ayak uyduramayan hiçbir hataya yer yoktu aç gözlerle umulan ve'fakat tok sözlerle paha biçilen zamanda!
Hata yapın: "Hiç hata yapmamış bir insan yeni bir şey denememiş demektir." diyen Albert Einstein yanılmış olamaz!
Denedim diyeceğim zaman sonra ve geç kaldığımı düşündüğüm her zam-an'da.
Bu sabah yeni açıklanan asgarî ücretin sonuna sonradan iliştirilen şu esprilere konu iki lira gibi uyandım yeni güne.. uyanır uyanmaz şu bildik kanalların "etkisiz" ajanslarına bakmadan işlerime bakamam oldum olası. Kötü bir alışkanlık kabul ediyorum.
Ajans ifadem, dedem tabiri idi..
Evet evet şu çoğu yalan kokulu haberleri diyorum yahu.
Ajans/lar; toplumun minimal hali/ydi her gün tepeden tırnağa taradığım. Kime ne desem ki, bir sürü kayıp giden yaşam, boşa akıp giden kayıp zaman!
Bir şey dikkatimi çekti geçenlerde; timsah ağzında bir yavru maymunu tutuyor. Maymun ne yapıyor peki ona, uzanmış dallardan yemek yiyor.
Dikkatle baktım ve şöyle geçirdim içimden; "hey, o timsah müsaade ettiği süre kadar yiyebilirsin!"
Oysaki yemek yemek yani beslenmek her canlının temel ihtiyacı değil miydi? Peki ama neden bir başkasının tasarrufunda burada, neden onun lütuf ettiği zaman da ve sürede? Yemek yahu yemek bu.
Evet yemek; bozulan düzenin günümüz Türkiye'sinde belki de en güçlü tehdit silahı. Bu silah, gücün neredeyse bir put gibi olduğu bu zamanda ne hazin, ne utanç!
Güç denilen en eski zamanlardan beri etrafında kumanda edilebilir içi boş taraftarlar toplamış.Üstelik efsanelerde okuduğumuz o masalsı abartıları gölgede bırakacak kadar dehşet boyutta. Çift olsa can feda, bu bahsettiğim kırk başlı bir ejderha bana kalırsa!
Bir çocuk düşünün, kakao tarlasında çalışan ancak henüz çikolata tadına dili henüz dokunmamış olsun.Ne kadar hazin değil mi?
Dünyanın en tarifsiz ağrısı, simsiyah bir uçuruma benzer azizim. Gri ise o uçurumun kenarı!
Zevkten uçanlar bilmez elbette ancak dertten ve korkudan dudakları uçuklayan yürekler bilir uçurumları, hem de öyle böyle değil, ezbere bilir!
Cesaret ister uçurumlar. El ne bilsin içinde milyon kez uçmaya hazırken yaralı kanatlarıyla, gökyüzüne kenetlenmiş o mağrur bakışlı mağduriyetin mahcubiyetini!
Velhasıl, gri ve flu renkler için ne demişti minik serçe lakaplı şu bizim Sezen;
O gün başka renkte ağaracak biliyorum
Ve zorla değil ya, o rengi hiç sevmiyorum
Ne olur sanki biraz daha zaman verseniz..
Vesselam;
Zaman an'dır ve an'ı ertelemek; griyi siyaha, siyahı zifire, nefesi ateşe sürükler!
Neyse;
Herkesi ama herkesi, yirmi dokuz harfin o kendine has melodisiyle ayırım yapmadan, saygıyla selamlıyor, mutlu seneler diliyorum.
Asu Atasoy
Kendine o iki lirayı hakaret kabul etmeyen millet küsüratlara mahkum etti ablacım