Geçtiğimiz hafta Erdoğan’ın, “Bu benim son seçimim” sözü kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. “Jübilemde beni yalnız bırakmayın ve belediye seçimlerinde Ak Parti adaylarını destekleyin.” mesajıydı bu. Ardından MHP Genel Başkanı Bahçeli de Erdoğan’a “Ayrılamazsın, Türk milletini yalnız bırakamazsın!” diyerek siyaset sahnesinden çekilmemesi gerektiğini vurguladı.
Fakat Erdoğan, zaten siyaseti tamamen bırakıp köşesine çekileceğini ifade etmedi. Bunun, katılacağı son seçim olacağını belirtti. Daha önce de 2009 seçimlerinde son kez milletvekili adayı olacağını, 2012 yılında ise sonrasında cumhurbaşkanlığı seçimine katılacağı için son kez AKP Genel Başkanı olacağını söylemişti. O zaman bu açıklamaları duyan kimi partililer gözyaşlarına boğulmuştu. Sonra dediği gibi de oldu ama siyaseti ve AKP liderliğini yine de bırakmadı.
Bence bundan sonra hiçbir seçime girmese de AKP’nin başında kalmaya devam edecek. Meydanlara çıkıp desteklediği adaylar için halktan oy istemeye devam edecek. Siyasetten tamamen çekilmesi, AKP’nin %36’lar civarındaki oyunun daha da azalmasına, partinin bir sonraki seçimi kaybetmesine ve dolayısı ile de Erdoğan’ın yapmayı başardığı bazı işlerin geriye gitmesine neden olacak. Bunun olmasına izin vermek istemeyeceğini düşünüyorum. Sadece yasa gereği yeniden seçilebilme olanağı olmadığı için bunun gereğini yapacaktır.
Erdoğan aynı konuşmasında şunları da söyledi: “Buradan çıkacak netice benden sonra gelecek kardeşlerim için bir emanetin devri olacak.” Peki, emaneti kime devredecek? Yıllardır Erdoğan’dan sonra kimin geleceği konusu insanların aklını kurcalıyor. Yukarıda da belirttiğim gibi bunun vaktin henüz erken olduğunu düşünüyorum ama yerine kimin geçebileceğiyle ilgili de bir iki kelam etmek istiyorum.
Hiç kuşku yok ki Erdoğan, kendinden sonra damadı Berat Albayrak’ı AKP Genel Başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığı koltuğunda görmek isterdi. Albayrak’ın, siyasete hızlı bir başlangıç yaparak Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığına getirilmesi, Erdoğan sayesinde olmuştu. Ayrıca birlikte katıldıkları basın toplantılarında Erdoğan, Albayrak’a daha vakur durması için kameralar karşısında dürterek uyarıyordu. Devlet adamlığı ve liderlik nasıl olur uygulamalı olarak gösteriyordu.
Fakat istediği olmadı. Albayrak, Hazine ve Maliye Bakanı’yken karşı karşıya kalınan kur şokları ve sosyal medyada yediği linçler sebebiyle dayanamayıp görevinden istifa etti ve gözlerden uzak kalmayı tercih etti. Böylece Erdoğan’ın yerini alma ihtimali de ortadan kalkmış oldu.
Potansiyeli olan bir diğer aday ise Süleyman Soylu idi. O da Karadenizliydi ve 15 Temmuz darbe girişiminde büyük cesaret göstererek TRT’’nin FETÖ’cülerden temizlenmesinde rol almıştı. Etraf FETÖ’cü asker kaynarken beline bir tabanca takıp, TRT binasına dalmak, az buz bir iş değildi doğrusu. İçişler Bakanlığı’nın ilk dönemi de oldukça başarılı sayılırdı. FETÖ’cülerin Emniyet Teşkilatından, bürokrasiden ve askeriyeden büyük oranda temizlenmesinin ve SİHA’ların etkin biçimde kullanılmaya başlanmasının da etkisiyle, İçişleri Bakanlığı döneminde PKK’nın yurtiçi saldırıları neredeyse sıfırlanmıştı.
Fakat arkasına aldığı bu rüzgârı iyi değerlendirdiği söylenemez. Erdoğancılık oynaması, parti içinde kimi çevreleri rahatsız etti. Medya karşısına çıkıp Erdoğan gibi konuşuyor, başına buyruk hareket ediyordu. Kedine rakip olarak gördüğü Berat Albayrak’a omuz atmasıyla, Meclis kürsüsünden, muhalefet sıralarına doğru bağırarak yaptığı konuşmalarıyla aşırı hırslı ve agresif bir görüntü verdi. Hakkında kimi şaibeler duyulmaya başlandı.
Pek çokları için giderek antipatik bir hale büründü. Belki hatırlarsınız, genel seçimlerden önce kazanan ve kaybeden partilerden, önceki seçimlere nazaran çok daha fazla sayıda siyasetçinin tasfiye olacağını belirtmiştim. Süleyman Soylu da onlardan biri oldu. Böylelikle o da Berat Albayrak gibi Erdoğan’ın yerini alabilme şansını yitirmiş oldu.
Peki, kim kaldı geriye? Hakan Fidan… Özellikle bu sıralar çokça dillendirilen bir aday Hakan Fidan. “Putin de istihbarat kökenliydi ve başarılı oldu.” Bu cümleyi sizler de işitmişsinizdir. Doğrusu Fidan, benim de favorim… MİT’in yapısını değiştirdi. Yurtdışındaki emsalleri gibi iç istihbarat ve dış istihbarat olarak ayrıştırdı. FETÖ’nün hedefe koyduğu ikinci sıradaki isimdi. Hatırlanacağı üzere daha 17-21 Aralık yargı darbe girişimi dahi olmadan önce, Erdoğan, bağırsak operasyonuna gireceği sırada FETÖ’cü savcılar ve polisler eliyle derdest edilmeye çalışıldı Fidan.
15 Temmuz’dan sonra ise MİT Başkanlığı görevinden istifa ederek genel seçimlerde milletvekili adayı olmak istedi. Fakat ortalık hala çok toz duman olduğu için Erdoğan O’nu vazgeçirdi. Şimdilerde ise Dışişleri Bakanlığı’nın hakkını veriyor. Yoğun ve risk altında çalışmaya alışık. Devletin pek çok sırrına vakıf… İşte bunlar Fidan’ı, güçlü bir Cumhurbaşkanı namzeti yapıyor.
Bu arada okurlarımın ve geniş dairede tüm İslam âleminin Ramazan ayı mübarek olsun. Hayırlı ramazanlar…
Yorumlar
Kalan Karakter: