Ben tekfir etmeyi; daha doğru İslami inanca sahip olduğunu iddia eden bir grubun, diğerlerini dinden çıkmakla itham etmesi, doğru itikada sahip olmadıklarını iddia etmesi olarak tanımlıyorum. Bu terim, on yıldır daha sık kullanılıyor. Bir süredir içinde DEAŞ’ın da olduğu radikal Selefi terör grupları için “Tekfirci gruplar” tanımlaması da yapılmakta.
Daha İngiliz etkisiyle serpilen radikal Selefilik ile Hanefiliğin farkını bile bilmeyen bazı cahiller, gerçek İslam’ı o tekfircilerin temsil ettiğini iddia ettiler. Bunu iddia edenlerin sesi ilk olarak Amerika’dan ve Avrupa’dan duyuldu. Ardından bizim ülkemizde de birileri tekrarlamaya başladı.
Tüm inananlar, hepimiz aynı kefeye konduk. Biz Hanefiler ve Şafiler için, itikadımız gereği birilerini tekfir etmek sakıncalıdır.
Birilerini, fikirlerini yeterince tetkik etmeden toptan kategorize etmek, faşizan bir yaklaşımdır. Bizi kategorize ederek faşizan yaklaşım sergileyenler, dönüp yine bizi faşist olmakla suçluyor.
Tekfircilik, içinde tahammülsüzlük ve mutlakçılık barındırır. Ülkemizdeki seküler tayfa içinde birileri, kendilerini “radikal tahammülsüz” olarak tanımlıyor. Bu tanımlamayı, “Benim yolum belli, eğilip bükülmem. İlkeliyim, ilkelerimden taviz vermem.” mesajını vermek için kullanıyorlar.
Bu kişilere göre, solcu ya da seküler biri, sağcı/muhafazakar birinin daha önce yaptığı ya da söylediği bir şeyi tekrarlamışsa, yanlış bir şey yapmıştır. İçeriği ne olursa olsun… Sağcı ya da mütedeyyin birinin yaptığı her şey peşinen yanlış olduğuna göre, seküler birinin benzer bir pozisyonda olması mutlak dalalettir. O halde Sağcı/muhafazakarlar ile onları tekrarlayan sekülerler her durumda tekfir edilmelidir, her söyledikleri yanlışlanmalıdır, kınanmalıdır hatta acımasızca, hunharca linç edilmelidir.
“Şunu ağzına alma! Bunu zinhar söyleme…”
Mesela Fazıl Say’ın seküler bir duruşu olduğu malumdur. Ama Erdoğan konserine gittiği için ya da Filistinlilere yapılan soykırıma tepki vermiş olması sebebiyle tekfir edilip linçe uğramıştır.
Sosyal medyada dolaşırken, “seküler tekfir”in en yeni örneklerinden birine rast geldim. Leman Sam, gazeteci Enver Aysever’in sosyal medya kanalına konuk oluyor ve şöyle söylüyor: “İnsanı hayvandan üstün gören faşisttir.” Haydaa durduk yere faşist olduk. Yine aynı terane: “Şunu düşünen faşisttir, bunu yapan faşisttir.” Sen insanlara unvanlar dağıtıp aşağılayacaksın, insanlar da dinleyip dediğini itirazsız kabul edecek.
O kadar demokratsın ki hayvanların insanlarla eşit olduğunu savunuyorsun. Ama senin düşünceni paylaşmayan insanları, senden hatta hayvanlardan daha aşağı bir yere konumlayacaksın. Ne mantık…
Ben Allah’a inanıyorum. İnsanın vahye yani Allah’a muhatap olduğunu, hayvanların ise buna muhatap olmadığına inanıyorum. İnsan aklının hayvan aklından üstün olduğuna inanıyorum. Dolayısı ile hayvanların insanlar ile eşit olduğunu düşünmüyorum. Sen inançsız olabilirsin, böyle olduğun için ben seni faşist olmakla suçlamıyorum değil mi?
İnsan, hayvandan daha fazla akla sahip olduğu için geçmişe bakıp hüzünlenir, gelecek için ise kaygılanır. Hayvanlarda geçmiş ve gelecek mefhumu insanlar kadar gelişmediği için anı insandan daha kaygısızca yaşayabilir. İnsan ve hayvan arasındaki tek fark akıl olsaydı, geçmiş ve geleceği düşünerek üzülen, kaygılanan insan için akıl sahibi olmak bir cezadan ibaret olurdu.
Senin için durum bundan ibaret olabilir, tamam. Ama beni tekfir etme hakkını sana kim veriyor? Benim gibilere “Beyinlerinin yarısı çalışmıyor. Bulaşık suyu mu dolaşıyor beyinlerinde? Şu kadarcık akıllarıyla bu kadarcık düşünebiliyorlar… Genellikle bunlar çok cahil insanlar. Mantık yok. Bir şey kavrama yetenekleri yok…” demek seni sadece daha küstah yapar.
Seküler tekfircilerin bu taviz vermez mutlakçılığı, bir kendilerinde var bir de hiç benzemediklerini sandıkları DEAŞ’ta var. DAEŞ militanları, insanların kafalarını keserek fiziksel bütünlüklerine saldırıyordu. Leman Sam gibiler ise aynı acımasızlıkla benim gibi insanların ruhsal bütünlüğüne ve inancına kast ediyor.
Ben Allah’ın, Hz İbrahim’e bir hayvan kurban etmesini emrettiğine inanıyorum. Bir Müslüman olarak aynı şeyi yapmanın, benim için vacip olduğuna inanıyorum. Bu beni hayvan düşmanı yapmaz. Aksine, inancım bana hayvanlara ve bitkilere karşı merhametli olmamı da emrediyor. Sen ise hayvanlarla insanların eşit yaşam hakkı olduğuna inanıyorsun. Var git, neye inanıyorsan inan. Senin gibi inanmıyorum diye bana hakaret etme hakkını nereden buluyorsun?
Sen yetişip içinden çıktığın medeniyete bu kadar yabancılaşmışsın. Birlikte yaşadığın toplumun kahir ekseriyetinin inancına dil uzatıyorsun. Seküler tekfirciliğin en radikal örneklerinden birisin.
Yorumlar
Kalan Karakter: