Çocuk, gözlerini gözlerimin içine bir ok gibi saplanarak kendinden emin bir şekilde;
- Ağabey, kusuruma bakmazsan şayet bir soru sorabilir miyim sana?
- Buyur sevgili kardeşim, sor.
- Ağabey, hemen herkes tarafından ve hemen her ortamda; yakında gıda kıtlığı yaşanacağı konuşuluyor. Peki ama şu uzayıp giden kaldırımlara bakınca; dalından koparak dökülen ve her biri adeta bal lezzetindeki sayısız dut taneleri neyin nesidir, nasıl oluyor?
- Türk Sanat ve Türk Halk Müziği dinler misin sen güzel kardeşim?
- Cevabı onların içinde ise; söz dinlerim ağabey, söz!
- O halde içinde "Tabib sen elleme benim yaramı" ve Gün ağarınca boynum bükülür, dalarım uzaklara, gönlüm sıkılır" sözlerinin geçtiği ancak isimlerini şuan hatırlayamadığım iki eseri dinle ve sonra tekrar gel yanıma yeniden sor sorunu olur mu?
- Peki ağabey.
Az sonra..
- Dinledim ağabey.
- O halde şimdi bana az evvel ki samimi sorunu bir kez daha yöneltmeye hazır mısın?
- Gerek kalmadı ağabey!
- Neden kardeşim?
- Çünkü sana senin bana tavsiye ettiğin o eşsiz iki eser gibi özümüz olan eserler ile karşılık veremeyecek kadar uzak tutulduğum noktaya ulaşmak için zamana ihtiyacım var! Müsadenle ağabey.
- Eyvallah kardeşim, ömrün uzun olsun inşallah.
- Sağ ol ağabey, sağ ol.