Memleketin hemen her ilini ve hatta her ilçesi, her köyünü gezmiş, görmüşlüğüm var desem yalan olmaz. Söz konusu bu seyahatlerimin de, tamamına yakınını ticari geziler sebebiyle yapmıştım. Özellikle altını çizerek belirtmek isterim ki, artık bırakın ticareti t harfi bile yok, kalmadı yani. Sizinle ilgisi yok yahu, tamamen "dış güçler yüzünden!"
Yani inanması bana bile zor geliyor ama, geçmişte resmen üretiyor, pazarlıyor ve kendi çapımda bir sistemin, ahenkle işleyen çarklarını döndürüyordum!
İstanbul'da ürettiği cihazları, memleketin dört bir yanına satıp pazarlayan, pırıl pırıl bir genç müteşebbis olduğum söylenirdi yani o zamanlar.
Şimdi hiç kimse yüzüme bakmasa da, geçmişte parmak ısırırdı ürettiklerimi ve nüfus ettiğim yerleri gören ve bilenler.
Şimdi ise kendime bile faydam yok dış güçler yüzünden!
Ama konu ben değilim.
Konu; memleketin dört bir yanı diye işaret ettiğim taa oraların, inatla araf olarak nitelendirilmek istenen tarafı. Yani Doğu ve Güneydoğu bölgesi ve o bölgenin, ne yapsanız Kirlenmeyen, kirletilemeyen, su gibi duru, güzel yürekli insanları.
Ben onları, onlar da beni çok sevdiler Allah biliyor. Ve hâlâ bugün olmuş ticaret için değilse de, hâl hatır sormak, bayramlaşmak gibi bildik sebeplerle, bazen de hiç bir sebep yokken arar sorarız birbirimizi yüzlerce yürekle.
Ben aradığım zaman şöyle seslenirim karşımdaki dosta; "MÜBAREK ÇAVANİ" karşımdaki seste aynı renk ile tebessüm ederek cevap verir; "SERÇAVA Samim bey, SERÇAVA"
Ben Türkçe başlar Kürtçe devam ederim, onlar ise Kürtçe başlayıp Türkçe bitirirler selâm faslını! Bu kadar sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü bir kaç kelime daha biliyorum ben akıllım. Mesela; ÇITKİ, TI RÊHATİ ( nasılsın, ne yapıyorsun) gibi onlarcası daha var.
Ve ister inanın ister inanmayın ama, her bir kelime bir tebessüme vesiledir hâlâ!
Sizin sadece size hitaben söylendiği zaman tebessüm edip, başka bir insana karşı söylendiği zaman ise kaşlarınızı çattığınız "BİJİ" kelimesini de çok kez söylediler bana ve rakip firmaların sahipleri meslektaşlarıma.
Ancak bizler hiçbirimiz; sizin bencilliğiniz, sizin hırsınız, sizin ihtiraslarınız gibi garip ve anlamsız şeylerin ardına geçerek, ucu bucağı olmayan tuhaf hakaretler savurmadık kimseye!
Sadece beni sevin şımarıklığı, sadece ve sadece çocuklara has olmalıdır keza!
Yani yetişmiş, olgun insanlar çocuklaşacakları zaman; muhakkak suretle karşılarında bir çocuk olmalı ve o zaman da çocukla çocuk olabilmeyi becerebilmelidirler.
Yani benden ürün temin eden cici, etmeyen hain olmadı hiç!
Size hitaben konuşan düşman olsa cici, bir başkasına hitaben dost bile selâm verse; "eğ, kaka" çok komik oluyor yani, çok hem de!
Durun azıcık açayım;
Yani yakasına rozet taktığınız ile, yakasına rozet takamadığınızı birbirinden ayırmak isteyince inandırıcılıktan uzak ve çok,çok iğrenç bir komik olmuş oluyor!
Bakın yine çatıldı kaşlarınız!
Sen kimsin ya? diyerek bir soru sorarsanız, ki bunu defalarca yaptınız, bu defa da bana karşı yapabilirsiniz, olabilir beklerim.
O zaman da çok samimi bir ses tonuyla Samim diyerek cevap verir ve bilesiniz ki, aynı o soruyu size, o arafta gibi göstermek istediğiniz bölgenin tertemiz yüreklerinin diliyle, Kürtçe şöyle yöneltirim; NEVATÊ ÇİYE?
Yani demem o ki; ayrıştıran, karıştıran, başkalaştıran ve laçkalaştıran değil, seven, sayan, hoş gören, birleştiren olmakta ısrar ediniz, lütfen ama, lütfen!
Çünkü yedi yüz seksen bin kilometre karelik bu topraklarda, size sarılan cici, sarılmayan eğ, kaka değil.
Olmadı, olmayacak!
Tamam, tamam son bir cümle ile bitiriyorum;
"Türk Kürt kardeştir, ayrım yapan kalleştir!"
Bilmem anlamadığınızı anlatabildim mi?
Kesiyorum;
Beni sabırla dinlediğiniz ve anlatmak istediklerimi anlamaya çalıştığınız için, çok ama çok teşekkür ederim.
Kürtçe; "Roj baş kekê min Roj baş"
Türkçe; İyi günler ağabeyim, iyi günler.
Samim İĞDE