Eskiden gülümseyerek cevap verdiğim her şeye benzeyen şeylere karşı bugün kirpik uçlarım ıslanıyor…
Ne garip, insanın içindeki mevsimler, dışarıdaki takvimlerle yarışır gibi. Dün bahardı; tebessümden çiçek açardı yüzüm, gökyüzüne dokunan bir kuş kadar hafiftim. Bugünse, aynı sahnelerde gözlerimden süzülen bir bulut var.
Zaman dediğimiz şey, aslında yüreğin defterine düşülen notlardan ibaret. Bir gün kahkahayla imzalanan, ertesi gün gözyaşıyla mühürlenen satırlar… Ne kadar dirensek de hayat, kendi kalemiyle yazıyor bizi. Biz sadece okumaya çalışıyoruz: bazen aceleyle, bazen sindire sindire.
Şunu fark ettim; insan büyüdükçe, gülüşlerin altındaki ince sızıları okumayı öğreniyor. Bir tebessümün ardında saklı kırgınlığı, bir bakışın ucunda duran özlemi, bir kelimenin söyleyemediklerini… Ve işte o zaman gülümsemeler hafifliyor, gözyaşları ağırlaşıyor.
Bir de şunu öğrendim: Yardımına koştuğum yüreklerin, kendi çığlıklarıma kayıtsız kalışını bile kabul etmeyi… Onların suskunluğunu bağışlamayı, onlara rağmen içimde merhameti diri tutmayı… Çünkü insanın kalbi, kendine yapılanları değil, kendi yaptıklarını taşıyor aslında.
Ve evet, bu da bana ağır bir ders oldu. Ama bu ağırlık, bizi kıran değil; olgunlaştıran bir yük. Çünkü her yaşanmışlık, insanın ruhuna işlenmiş bir iz bırakıyor. Kimisi yara gibi sızlıyor, kimisi nasır gibi koruyor, kimisi de hatırladıkça içimizi ısıtan bir anıya dönüşüyor.
Belki de asıl mesele, yaşadığımız hiçbir şeyi “boşuna” saymamakta gizli. Acılar da, sevinçler de, pişmanlıklar da, özlemler de… Hepsi bir ders, hepsi bir yol işareti.
Bugün gözyaşlarımın eşlik ettiği şey, dün bana gülümseme sebebi olmuş olabilir. Ama biliyorum ki, yaşanmış her duygu, bana daha derin bir kalp kazandırdı. Ve bu kalple hayata baktığımda anlıyorum:
Tecrübe edilmiş olan hiçbir şey kayıp değildir. Her şey, bir kazanç.
𝓡𝓪𝓶𝓪𝓴 𝓚𝓪𝓵𝓭𝓲 / Samim İĞDE
Yorumlar
Kalan Karakter: