Toplum olarak garip bir alışkanlığımız var.
Isırılınca bağırıyoruz.
Kaşınınca küfrediyoruz.
Şişince tepiniyoruz.
Ama kimse dönüp de bataklığa bakmıyor.
Sivrisineklerle kavga etmeyi marifet sayıyoruz. Oysa sivrisinek, bataklığın çocuğudur. Bataklık varsa sivrisinek vardır. Bataklık kurutulmadan sivrisineği öldürmek, yalnızca gecikmiş bir öfke nöbetidir.
Bugün yaşadığımız bütün çirkinlikler, kötülükler, yozlaşmalar, ahlaki çöküşler, adaletsizlikler… Hepsi birer sivrisinek gibi etrafımızda vızıldıyor. Kimi zaman can yakıyor, kimi zaman kan emiyor, kimi zaman uykumuzu kaçırıyor. Biz ne yapıyoruz? Birini öldürüyor, diğerine sövüyor, üçüncüsünü linç ediyoruz. Sonra rahatladığımızı sanıyoruz.
Ama bataklık yerli yerinde duruyor.
Çünkü bataklıkla yüzleşmek zor.
Bataklık, sorumluluk ister.
Bataklık, aynaya bakmayı gerektirir.
Bataklık; eğitimi, aileyi, dili, adaleti, merhameti, ahlakı, vicdanı kapsar. Bataklık; “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” rahatlığıdır. Bataklık; “herkes yapıyor” cümlesinin içimize çöreklenmiş hâlidir. Bataklık; haksızlığa sessiz kalıp, sonuçları görünce öfkelenmektir.
Biz sonuçlar üzerinde tepinmeyi seviyoruz.
Sebep sormayı değil.
Bir çocuk suça bulaştığında bağırıyoruz.
Ama o çocuğun büyüdüğü zemini konuşmuyoruz.
Bir genç savrulduğunda lanet okuyoruz.
Ama onu savuran rüzgârları görmezden geliyoruz.
Bir toplum çürüdüğünde “nereden çıktı bunlar” diyoruz.
Ama o çürümeyi besleyen alışkanlıklarımızı kutsal sayıyoruz.
Bataklık bazen suskunluktur.
Bataklık bazen çıkar için eğilen omurgadır.
Bataklık bazen “bana ne”dir.
Bataklık bazen de yanlışın yanında saf tutup, doğruyu yalnız bırakmaktır.
Sivrisinek gözle görünür, rahatsız eder, can acıtır. O yüzden hedef olur. Bataklık ise sinsidir. Yavaş yavaş yayılır. Kokusuna alışılır. Hatta zamanla “normal” kabul edilir. En tehlikelisi de budur zaten: Bataklığın normalleşmesi.
Bugün herkes sivrisinek avcısı.
Ama kimse bataklık kurutucusu değil.
Çünkü bataklığı kurutmak fedakârlık ister.
Konforu bozar.
Alışkanlıkları sorgulatır.
“Ben neredeyim?” sorusunu sordurur.
Oysa sivrisinek öldürmek kolaydır. Bir anlık öfke yeter. Bir tweet, bir bağırış, bir günah keçisi… Sonra herkes evine döner. Bataklık ise biraz daha büyür.
Unutmayalım:
Sivrisinekler çoğalıyorsa, mesele sivrisinek değildir.
Mesele, suyun durgunluğudur.
Ve o durgunluk hepimizin payıdır.
Eğer gerçekten bu toplumun daha temiz bir nefes almasını istiyorsak; sonuçlara değil, sebeplere bakmayı öğrenmeliyiz. Sivrisinekle değil, bataklıkla mücadele etmeliyiz. Yoksa her yaz biraz daha kaşınır, her gece biraz daha uykusuz kalırız.
Ve her defasında şaşırmış gibi yaparız.
Ramak Kaldı / Samim İğde
Yorumlar
Kalan Karakter: