Brezilya ve İsrail'de seçimler yapıldı, hükümetler değişti. Sekiz Kasımda ise ABD'de kongre ve senatonun yüz sandalyesinden otuz beşi için sandığa gidilecek. Gelin seçimlerde ne olduğuna ve yakın gelecekte ne olabileceğine bir bakalım.
Öncelikle Brezilya... Daha önce son seçimi kıl payı kazanan Lula ve önceki iktidarın başı olan Bolsonaro ve ile ilgili yazılarım olmuştu. Lula, 17/25 Aralık darbesine benzer biçimde bir yargı darbesine maruz kalıp hapse atılmıştı. Sol tandanslı olmasının yanında anti-emperyalist ve ulusalcı olarak tanımlanabilecek biriydi. O'nun döneminde Brezilya petrol keşifleri yapıp ekonomisini güçlendirmişti. Türkiye ile birlikte ABD-İran nükleer görüşmelerine aracılık eden küresel bazda etkiye sahip bir lider konumuna gelmişti. Fakat yargı darbesi sebebiyle sonraki seçimlere giremediği için iktidara Bolsonaro gelmişti. Bolsonaro ise ABD'deki pek çok cumhuriyetçi gibi Evanjelist'ti ve sarı saçlarıyla Trump'a benzetiliyordu. Özellikle pandemi dönemindeki başarısız yönetimiyle ve ülkeyi ekonomik olarak geriye götürdüğü gerekçesiyle eleştirilmişti. Lula'nın yeniden iş başına gelmesi aynı zamanda ABD için de bir yenilgidir. Güney Amerika'nın en önemli ülkesinin başına Türkiye ile iyi ilişkileri olan ve ABD'ye karşı mücadele eden bir liderin gelmiş olması ülkemiz için olumludur.
Gelelim İsrail'e... Daha önce İsrail seçimlerinde Netanyahu'nun yeniden iktidara gelebileceğini söylemiştim. Öyle de oldu... Hepimiz biliyoruz; Türkiye-İsrail ilişkilerinin en kötü olduğu dönemin başbakanıydı Netanyahu. Hiç kuşkusuz, İsrail'deki en güçlü iradeye sahip kişi... Fakat bu gücün olumlu hiçbir yanı yok. Yıkıcı bir etkiye sahip. Erdoğan, Türkiye-İsrail ilişkilerindeki gelişmenin Netanyahu döneminde de devam etmesini umduklarını ifade etti. Fakat ben bunun mümkün olduğunu düşünmüyorum. Netanyahu'nun iktidara gelmesi Filistin açısından da yıkıcı bir etkiye sahiptir. Geçmişte yaptığı gibi iç siyasette ne zaman sıkışsa orduyu Filistin topraklarına sürecektir. Son seçim sonucu İsrail için bile yıkıcı sonuçlar doğuracaktır. Yahudiler, binlerce yıl ayakta kalabilmelerini, her durumda birbirlerine destek vermelerine borçludurlar. Yahudi tarihinde, Museviler arasında bu derece ayrışmaya sebep olan pek fazla karakter olmamıştır. İsrail halkının yarısından fazlası Netanyahu'dan nefret ediyor. İsrail'i iyi beklemiyor. Son olarak ABD ve Sekiz Kasım ara seçimleri... Üç Amerika var: Küreselcilerin desteklediği Demokratlar,Pentagon'un ve Evanjelistlerin desteklediği Cumhuriyetçiler ve Trump. Başkan olduğu - dönemde Cumhuriyetçilerle Trump aynı ekseni temsil ediyordu. Fakat Pence, Bannon ve Pompeo ile yaşadığı ayrışmalar Trump'ı farklı bir eksene oturttu. Peki, tek başına Trump ne kadar önemli? Bu üç eksen içinde en fazla halk desteği olan şahsiyet Trump. İki yıl önceki seçimlerde Cumhuriyetçiler hem Demokratlara hem de Trump'a karşıydılar. Bu sebeple kaybetti ya da kaybettirildi. Önümüzdeki seçimlerde ise Cumhuriyetçiler ve Trump Biden'a karşı olacak. Ciddi bir mücadele var. Trump'ın eski eşinin ölü bulunması, Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi'nin eşine yapılan silahlı saldırı, yılan hikâyesine dönen bir süreçten sonra Elon Musk'un seçim öncesi Twitter'ı alması; bunların hiç biri tesadüf değil.
ABD seçimlerini bizim açımızdan ilginç kılan bir diğer unsur da Mehmet Öz'ün Pennsylvania'dan aday olması ve Trump tarafından destekleniyor olması. Öz, Amerikalı olmamakla ve Erdoğan'ın adamı olmakla suçlanıyor ama aynı dünya görüşüne sahip olmadıkları ortada. Trump için de İstanbul'da adıyla anılan kulesi olduğu gerekçesiyle “Erdoğan'la iş tutuyor.” yakıştırması yapılmıştı. Oysa Trump o kuleyi Erdoğan'la değil, bilakis Erdoğan'a karşı olan Aydın Doğan ile birlikte inşa etmişti.