Dardı sokaklar Cibaliye'de, kesif ağaçsızlık |
Duvarlar cibinliğiydi gözlerimizin, havada kuşsuzluk |
Tretuvarlar biaman bordür mahkûmuydu |
Ve hakkımızı kesiyordu kurşun askerler |
Kızgın çelikler dimağlarında külçeye dönüşürdü |
Dönüp duruyorken dünya |
Bir beheri bozuk çömlek gibi tezgâhında |
Zulüm, kilitliydi Sderot zindanlarında |
Hanidir demirliydi Akdeniz açıklarında |
Koçbaşlarıyla dövülüyordu kırık kapılarımız |
Lakin yine de yaşıyorduk işte |
Gazalların ve tüm ceren avların melez kalbiyle |
Bir gün dahi soluk alamıyorduk ürkekleşmeksizin |
Çünkü Alamandan bütün bombalarını isterdi Bibi. |
Zaten bu destursuz evvelden de İspanyol paça giyerdi |
Gövdesinde azabın böbrek taşlarını taşırdı kocabaş larva |
Devlerini gönderirdi, Calutlarını, haddizatında kâğıttan kaplanlarını |
Bizi birer Yahya’ymışızcasına henüz boğazlayamamışlardı |
Bu memleketin altmış bin gebe evladıydık |
Mayıslar yeşertecektik daha döşümüzde |
Pembeye çalacaktı lale soğanları cebimizde |
Gençtik, yaşamı sulayıp güneşleyebilecek kadar genç |
Ama uzaklardan fosfor çiçekleri saldılar içimize |
Sonra meyveye durdu kanser yangısı ciğerlerimizde |
Ilık süt gibi mayalandı bedenimizde |
Dizlerimize bulaştı baldıran otlarının kınası |
Ve cehennemin üçüncü derece yanıkları tenimizde, |
Zulüm çökmüş kol geziyor Kudüs sokaklarında |
Zırhlılar demirlemiş bekliyor Gazze açıklarında |