Konuyla ilgili önceki yazılarımda Netanyahu’nun bu seferki başbakanlık döneminin farklı olacağını belirtmiştim. Bu seferki koalisyon hükümetinin hiç olmadığı kadar radikal amaçlarla iktidara geldiğini, gelecekte Filistin ve İsrail için daha kanlı günlere gebe olduğunu belirtmiştim. Maalesef bu analizimde yanılmadım.
Altı günde her iki tarafta binlerce ölü ve yaralı var ve bu daha başlangıç.
Yıllarca en gelişmiş teknolojiyle donatılan İsrail’in, paramotorlarla yapılan saldırıları görememesi, bu çapta bir saldırıdan daha önce haberdar olamaması mümkün değil. Diyelim ki İsrail gerçekten bir istihbarat zafiyetiyle karşı karşıya… Lakin bu saldırıdan Mısır bile öncesinde haberdarmış ve 3 gün önce İsrail’i uyarmış, bilgi vermiş.
İsrail saldırıdan haberdar olduğu halde ordusu ve istihbaratı neden hemen tepki vermedi, önlem almadı? Netanyahu hükümetinin ayakta kalması için ve büyük bir doğalgaz rezervinin üzerinde olan Gazze’ye tamamen sahip olmak için… İki buçuk milyon Gazzelinin Mısır’a süpürülmesine gerekçe bulmak için…
Şimdi geleceği bir kenara bırakıp biraz da geçmişten bahsedelim. Öncelikle Kimdir bu Filistinliler? Siyonistlerin dediği gibi aslında Filistin diye bir yer yok mudur?
Filistinliler, MÖ 1200’lü yıllarda antik Mısır ile savaşıp yenilen Giritlilerdir. Yani Filistinliler aslında denizci bir Yunan halkıdır. Mısırla yaptıkları savaşı kaybettikten sonra firavun tarafından Filistin’e yerleştirilmişlerdir. Mısır kaynaklarında “Prs”, Urartu kaynaklarında “Pilistu” olarak bahsedilir.
Hz. Musa, Mısırdaki Yahudileri, Filistinlilerin Filistin’e yerleştirilmesinde altmış yıl sonra getirmiştir bu diyara. Fakat ortada somut deliller olmasına rağmen pek çok İsrailli, tarihi kaynaklarda “Filistin” ve “Filistinliler” den bahsedildiğini inkâr ediyor.
“- Niye bizim kaynaklarımızda yok “Filistin” kelimesi, Tevrat’ta niye yok?
- Var, Tevrat’ta “Koftor” diye geçiyor.
- Yoo, Koftor Filistin demek değil. Osmanlı’da bile Filistin adı yok. Tarihte yok böyle bir şey. Arapların uydurması bu Filistin kavramı…
- Örneğin 1712 tarihli bir Osmanlı belgesinde bahsediliyor Filistin’den. Filistin, Osmanlı’da Şam İline bağlı bir mekân, kendi başına bir bölge olarak yönetilmemiş. Bu sebeple Osmanlı kaynaklarındaFilistin kavramı fazlaca kullanılmamış.”
Sosyal medyada bazı Siyonist Yahudilerle yukarıdakine benzer diyaloglar kurmuştum. Filistin tarihi ile ilgili tam bir inkâr durumu var. Bu diyalogların bir kısmını da aşağıda paylaşayım:
“-Tanrı Yahve, İsrail bayrağındaki iki mavi çizgi arasını yani Nil ile Fırat arasını Yahudilere vaat etti. Bu bölge Yahudilere tanrı tarafından verildi. Vaatedilmiş topraklar Yahudilere aittir.
- Bu bölgede şu anda yedi ayrı ülke ve yüz milyonlarca insan var. İki nehir arasındaki bu bölgeyi toplamı sekiz milyon insanın yaşadığı bir ülkenin sahiplenmesi, kendine ait olduğunu söylemesi çılgınlık değil mi? Bizim kitabımızda Allah, bu bölgeyi inanmış, Musa’ya uymuş Yahudilere veriyor. Ama sonra Yahudiler yoldan çıkıyor. İtikatlarını değiştiriyorlar ve Allah da onları lanetliyor. Bu sebeple Yahudiler binlerce yıl Kudüs’ten uzak kaldı.
-Hayır, vaat edilmiş topraklar sonsuza dek Yahudilere ait. Üzerinden binlerce yıl da geçmiş olsa Yahudiler döndüler topraklarına.
- Bizim kitabımızda size ikinci defa bir fırsat verileceği, ikinci seferde de bozgunculuk yaparsanız, Allah’ın sevdiği kulları tarafından yok edileceğiniz yazıyor. Hani şu hadiste bahsedilen Gargat ağacının arkasına saklanma meselesi…”
ABD Dışişleri Bakanı Blinken, “Karşınıza yalnızca ABD Dışişleri Bakanı olarak değil, aynı zamanda bir Yahudi olarak çıkıyorum.” dediğini hepimiz duyduk. Bizler de Müslümansak, ilk kıblemiz Mescid-i Aksa ise, bu meselenin tarafı olmak durumundayız.