Sosyal medya da bazılarının * Eğer Allah varsa neden insanlara deprem gibi musibetler verir? Neden savaşlarda masum çocukların ölmesine izin verir?” gibi sorular sorduklarını gördüm. Bu soruları soranların bir kısmı ateizm propagandası yapıyor. Bir kısmı ise samimi ve cevap arıyor. Bu işin erbabı ben değilim. Ama cevap verme konusunda ilgili makamlar yetersiz kaldığı için bundan kendime vazife çıkardım.
İslam bu sorulara cevap verme konusunda yetersiz mi? Yoksa bu soruları soranların hesaba katmadığı bir şey mi var? Elbette ikincisi... Öncelikle İslam inancında hayat, bu dünyadan ibaret değildir. “Bu dünyada olan burada kalır.” gibi bir yaklaşım yoktur. İnsanlar yalnızca bu dünyada, hukuk önünde hesaba çekilmezler. Aynı zamanda öldükten sonra yapıp ettikleri hakkında hesap günü sorguya çekilirler. Bu dünyada masum çocuklar zalimlerin bombalarıyla hayatlarını kaybetmişlerse, günahsız insanlar vicdansız insanlarının çıkar hırsıyla duvarların altında can veriyorlarsa, bunların hesabı tek tek sorulacak.
Bu dünyada sorulmasın mı peki? Sorulsun tabii, sonuna kadar sorulsun. Ama dünya, Allah'ın insanlara sınırlı irade ve kudret vererek, onları sınava tabi tuttuğu mekân… Burada insanların adaleti var. Ve nefs taşıyan insanların hepsinden yüzde yüz adil olmalarını beklemek gerçekçi değil. Burası cennet değil. Ama bu hiçbir yerde bir cennet ya da cehennem olmadığı anlamına gelmez.
Bu dünyadaki sınırlı hayatlarında zulme uğrayan çocuklar ve mazlumlar müminler, ahiretteki sonsuz hayatlarında cennetle müjdelenmişlerdir. Zalimler ise zulümleri nispetinde cezalandırılacaklardır. Ödül ve ceza yerli yerinde verilecekse burada adaletsiz bir durum yoktur.
Depremzede bir kadının enkaz altında helallik istediğini, olan borçlarını yakınlarının ödemesini istediği görüntüleri sizler de izlemişsinizdir. Bunu neden yapıyor? Borçları yüzünden hesaba çekilip cezaya uğramamak için. Bu örnek bariz biçimde ortaya şunu koyuyor: Müslüman olmak, hesaba çekileceğine iman etmek, insanları bu dünyada adaletsiz olmaktan, hakka girmekten alıkoyan bir durumdur. Her insan böyle mi elbette değil. Enkaz altından kurtulduğunu öğrendiğimiz bu insanımız elleri öpülesi bir kadındır. Evet, insanlar dünyaya sınav için gönderilmiştir ve sınav sonucunda hak ettikleri yere; cennete ya da cehenneme gideceklerdir.
“Evet, ama Allah yarattıklarının ne yapacaklarını bilmiyor mu? Neden sınava tabi tutuyor? Herkes doğrudan cennete gitse ya.” diyenleri duydum. Allah, elbette sonsuz merhamet sahibidir. Ama aynı zamanda adildir de. Adl sıfatına da sahiptir. Herkes cennete girse iyi insanlarla kötü insanlar aynı biçimde muamele görür. Bu iyi insanların adaletsizliğe uğraması anlamına gelir. Her sabah, hava aydınlanmadan Allah'a ibadet için sıcak yatağını bırakıp ibadet edenlerle bunu yapmayanlar arasında bir fark olmalıdır. Her şeyini Allah'a borçlu olan insanlardan, O'na şükredenlerle etmeyenler arasında fark olmalıdır.
Bir öğretmen, öğrencilerinin potansiyelini bilir. Ama not vermek için yine de onları sınava tabi tutar. Allah’ta yarattıklarının ne yapacağını bilir. Ama ödül ya da ceza, onların kendi iradeleriyle yapıp etmelerine bağlıdır. İki çeşit kader vardır. Kader-i mutlak, ne olursa olsun insanın iradesiyle değiştiremeyeceği kaderdir. Kader-i muallak, insanın yaptıklarıyla değişebilen kaderdir. Deprem bölgesinde bir yaraya merhem olmaya çalışmak da “Fırsat bu fırsat” deyip, yağma yapmak da insanın kendi elindedir.
Deprem büyük bir musibet elbette… Ölenlere tekrar Allah'tan rahmet dilerim. Kalanlara geçmiş olsun. Her şeylerini kaybettiler, benzersiz bir afet. İnsana, ölmeden önce kendisini sorguya çekmesi gerektiğini hatırlatıyor.
Aynı zamanda Allah'ın “El Cebbar” ismini gördük. Kimsenin Allah'ın hükmüne, kudretine karşı gelemediğini gördük. “El Kahhar” olması... Enkaz altında dünyaya gelen bebekler Allah'ın “Hayy” olmasının tecellisi, Fırınlar çalışmadığı için ekmek yapma işini, ellerine oklavayı alan kadınlarımızın üstlendiğini gördük. Şefkat dolu Anadolu kadınımızda, Allah'ın Rahman ve Rahim oluşunun tecellisini gördük.
Hiç kolay görünmüyor ama inşallah yaralarımızı en kısa zamanda sararız. Bizler, “Her zorluğun yanında bir kolaylık vardır.” buna inanırız. Allah, önce deprem bölgesindeki insanlarımızın, sonra ülkemizin geri kalanının yardımcısı olsun.