Şarkılar ve marşlar, yalnızca sanatsal ifadeler içermezler. Toplumların psikolojik arka planlarını yansıtmaları bakımından da önemlidirler. 10. yüzyılda Araplar Sicilya’yı ele geçirip bir emirlik kurdular. Sicilyalı Arap balıkçılar denize açılmadan önce şeyhlerine (molla) selam vermek için her sabah “Heya mola” diye bağırdılar. Yüzyıllar sonra İtalyan balıkçılar aynı duygularla, aynı nakaratı tekrar ederek Akdeniz’e açıldılar.
Birinci Dünya Savaşı’nda Rusya’da savaşan bir Alman asker Lili Marleen şarkısının sözlerini besteledi. Nöbet tutan bir askerin kışla kapısındaki fenere bakarak, daha önce sokak lambası altında buluştuğu sevgilisi Lili Marleen’i hatırlaması… Savaşın en sıkıntılı zamanında, önceden yaşanmış en güzel anıları hatırlayarak, hayatta kalma isteğini arttıran sözler… Bu sözler, İkinci Dünya Savaşı’nda Almanlar tarafından şarkı haline getirildi. Şarkıyı sadece Hitler’e bağlı askerler hem de karşı safta savaşanlar beğeniyle dinledi. Sonra İtalyancaya, Rusçaya ve İngilizceye de çevrildi.
Gelelim Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Bir gece ansızın gelebiliriz!” sloganına… Bu cümlenin ardında da bir şarkı var. Kıbrıs Savaşı’nın başında Türkiye, savaşa hemen müdahil olmadı. Bu süre zarfında Rumlar, Kıbrıslı Türklere saldırırken Stelios Kazantsidis’in Türkçe seslendirdiği bir şarkıyı hoparlörlere verdiler: “Bekledim de gelmedin./Sevdiğimi bilmedin/Gözyaşımı silmedin.” Kıbrıslı Türklerin mukavemetini düşürmek için, Türk ordusunu boşuna beklediklerini, kurtuluşlarının olmayacağını hissettirmek için yürütülen bir propagandanın parçasıydı bu. Daha sonra Türkiye Kıbrıs’a çıkarma yaptı ve o dönem oldukça popüler olan “Bu kadar yürekten çağırma beni./Bir gece ansızın gelebilirim.” şarkısı Kıbrıs sokaklarında Rumlara dinletildi.
İşte yumuşak nağmeli bir sevda şarkısının sert bir askeri slogana dönüşme hikâyesi bu. Ne anlatıyor “Bir gece ansızın gelebiliriz.” sözü: “Geceleyin siz bizi göremezken biz sizi görüyor, izliyor olacağız ve hiç beklemediğiniz bir anda, en savunmasız olduğunuz zamanda size saldıracağız.” Arka planında asker millet olma psikolojisini barındıran bir cümle…
“İnlerine gireceğiz.” söylemi de benzer çağrışımlar yapıyor. Fakat bu iki söylem bir süredir yalnızca terör örgütlerine karşı kullanılıyordu. Uzun bir aradan sonra ilk defa Yunanlara karşı söyleniyor. NATO görevi sırasında Türk F16’larına radar kilitlemesi yapan ve daha önce de başkaca tahriklerde bulunan Yunanlara karşı…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan daha önce pek duymadığımız bir diğer söylem ise adaların Yunanlar tarafından işgal edildiğine yönelik sözüdür. “Adaları işgal etmeniz falan bizi bağlamaz. Vakti saati geldiğinde gereğini yaparız. Hani diyoruz ya ‘bir gece ansızın gelebiliriz.” Evet, daha önce Yunanların, adaları silahlandırarak Lozan Anlaşması’na aykırı hareket ettiği söyleniyordu. Fakat Yunanlar tarafından işgal altında oldukları, adaların mevcut yönetiminin meşru olmadığı, Türkiye’nin en resmi ağzından dillendirilmemişti hiç. Yani şunu söyledi: “Adalar bizimdir ve geri alacağız.”
Başka ne söylemişti Erdoğan: “Tarihe bakın, İzmir’i unutma!” Yani, “Yüz yıl önce, 2022’de saldıran siz olmuştunuz. Ama savunmayı bırakıp saldırmaya başladığımızda akıbetiniz kötü olmuştu. Şimdi de tacizde bulunuyorsunuz, ABD’nin tahrikiyle ve desteğiyle saldırma planları yapıyorsunuz. Yine saldırırsanız aynı kötü sonuçla karşılaşırsınız.”
Yalnızca hiç söylenmeyenler söylenmeye başlamadı. Aynı zamanda hiç yapılmayanlar da yapılama başlandı. Yunanistan her zamandan daha fazla tahrik ediyor. ABD daha önce hiç vermediği kadar silah veriyor onlara ve her zamankinden daha fazla teşvik ediyor. Türk ve Yunan hükümetleri arası diyalog hiç bu kadar kopuk olmamıştı ve Doğu Akdeniz kıta sahanlığı konusunda hiç bu kadar çekişmemişlerdi. Batı Trakya Türkleri hiç bu kadar baskı altında olmamıştı…
Yukarıdaki listeyi daha da uzatabilirsiniz. Bunlar neyin göstergesi: Her geçen gün barıştan daha da uzaklaştığımızın göstergesi. Genel seçimlere bir yıldan daha az kaldı. Sonrasında zaman çok şeye gebe.