Pek çoğumuz Aleksandr Dugin’i, 15 Temmuz öncesi Türkiye’ye gelip darbe tehlikesine karşı yaptığı uyarıdan biliyoruz. “Dugin” dendiğinde aklımıza gelen diğer şeyler; Putin’in akıl hocası olması, Avrasyacılık ve Doğu Perinçek’e yakınlığı...
Ve dünkü suikast… Kızı Daria, arabasını kullanacakmış, Dugin de bu araca binecekken, son anda karar değiştirip başka bir araca binmiş. Ardından “buum”… Paramparça olmuş bir jip ve başını iki elinin arasına almış, şok içindeki Dugin’in görüntüsü…
Ne anlama geliyor bu? Putin’den sonra Rusya’yı şahsında temsil eden bir kişiye böylesi bir saldırı. Anlamı ne? Rusya derin devletine, ordusuna, istihbarat teşkilatına ve başka pek çok şeye yapılmış bir saldırı bu.
Dünyanın en iyi istihbarat servislerinden ve en gelişmiş teknolojilerinden birinin olduğu, yirmi yıldan fazladır başında Putin gibi ulusalcı bir liderin bulunduğu Rusya’da bile güçlü sayılabilecek bir çeşit Gladyo var demek ki ve ülkenin en önemli kişilerinden birine bunu yapabilecek güçte. Aslında bir Gladyo olduğu Ukrayna savaşından bir ay kadar sonra ortaya çıkmıştı. Bir dizi Rus yetkili, savaş ve Ukrayna hakkında yanıltıcı bilgi verdiği gerekçesiyle görevden alınmıştı ve bunların bir kısmı bir daha görülmemişti. Ardından Rusya şehir savaşını bırakarak, Suriye’de yaptığı gibi klasik yıkım taktiğine geçiş yapmıştı.
Bir de Almanya’da, İngiltere’de yetiştirilip muhalefet lideri diye ortaya sürülen bazı Sorusçu istihbarat aparatları vardı. Bunlar her defasında Putin’in gadrine uğramış da olsa, destekçi bir kitleleri her zaman oldu. Ayrıca Ukrayna’da da Gladyo’yla başı dertte Rusya’nın. Ukrayna ordusundan alınmış, kontrolü sağlanmış bölgelerde, sıradan Ukraynalı gibi görünen bazı kişilerRus subaylarına suikastlar düzenledi, etkili tedhiş eylemlerinde bulundu. Öyle ki uyanan bu hücrelerin eylemleri sebebiyle Rus ordusu, Ukrayna’da bazı bölgelerde geri çekilmek zorunda kaldı.
Rusya’ya karşı gerçekleştirilen tüm Gladyo eylemleri için çok doğru zamanlar seçilmişti. Peki, Dugin suikastıneden şimdi yapıldı? Bunun için Eski ABD Dışişleri bakanlarından Kissinger’ın ne söylediğine bir bakalım: “Rusya, Ukrayna’da bir bakıma yenilgiye uğratıldı. Rusya önceden akla geldiği gibi Avrupa’ya yürüyemez ve eski güçlü Rusya imajını Avrupa’ya empoze edemezartık. Ukrayna’yı bile yenemeyen bir Rusya, NATO’yu hiç yenemez. Bundan sonra Rusya, Avrupa’nın bir parçası mı olacak yoksa Çin’in ileri karakolu mu olacak?”
Evet, suikast Rusya’nın Donetsk ve Herson’da durdurulduğu bir zamanda yapıldı ve Rusya’ya denildi ki “Sen artık eski Rusya değilsin. Dugin’in bahsettiği Avrasya fikrini falan bir kenara bırak ve Avrupa’ya, Batı’ya entegre ol. Bugün ittifak kurduğun Çin, yarın daha da zayıfladığında kalabalık nüfusuyla senin sınırlarından içeri girmenin hesabını yapıyor. Çin aslında Batı’nın ve Rusya’nın ortak düşmanı…”
Peki, Rusya bundan sonra ne yapar? Cephedeki durumu zorlaşan Rusya, aslında ateşkes fikrine en yakın durumdaydı. Fakat Kissinger’ın “Rusya zaten bir bakıma yenildi.” sözünden ve Dugin’e yapılan suikastın hemen ardından masaya oturması Putin’in, kendi kamuoyunda mağlup bir lider olarak algılanmasına neden olur. Avrasyacılığı bırakıp Batı bloğuna katılmayı kabul etmesi, kendisini inkâr anlamına gelir. Ülkeyi Batı etkisine açması iktidarının da sonunu getirir. O yüzden bu yıpratma savaşının süreceğini söylemek kâhinlikolmaz sanırım.
Bundan önce Rusya, Ukrayna’daki faaliyetlerini “harekât” olarak tanımlıyordu. Bu sebeple seferberlik ilan etmemişti. Fakat suikasttan sonra durumu savaş olarak adlandırıp seferberlik ilan edebilir. Suikastla beraber Putin’in halk desteği de artmış olabilir.
Ukrayna’daki savaşın büyümesi hatta Avrupa’ya sıçraması bizi nasıl etkiler? Daha önce bir yazımda Erdoğan’ın, Abdülhamit’in “denge siyaseti” ne benzer bir politika yürüttüğünü, zamana oynamanın yıkılmakta olan Osmanlı’nın aleyhine olduğunu, fakat Erdoğan için durumun farklı olacağını söylemiştim. Batı ile Rusya-Çin arasında yaşanacak gerilim üzerimizdeki baskıyı azaltacağından, şu anki tarafsızlık politikasının çok doğru olduğundan da bahsetmiştim. İşte bunun fiilen yaşanmakta olduğu zamanlara geldik artık.
Libya’da Rusya tarafından desteklenen Halife Hafter hükümetinin başındaki Fethi Başağa, geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin ayağına gelmek durumunda kaldı. Bundan sonra Türkiye’nin desteklediği Trablus Hükümeti’ne karşı yeni askeri harekât riski büyük oranda azalmış durumda.
Ben asıl büyük etkinin Suriye ile ilgili olacağını düşünüyorum. Rusya’nın “Türkiye, Suriye Hükümeti ile görüşüp çözüme varsın.” sözünü kimisi, “Rusya, Türkiye’ye Esad’a karşı taviz versin.” Şeklinde algıladı. Fakat bunun anlamı, “Benim Suriye’deki üslerime dokunulmasın, ABD’yi ve PKK’yı Suriye’den beraber çıkarın.” demek.
Eskisi gibi askeri seçeneği her durumda tereddütsüz kullanan bir Rusya yok artık karşımızda. İran da ikna edilirse önümüzdeki birkaç ay içinde savaşmaya dahi gerek kamadan yüz binlerce Suriyelinin hatta daha fazlasının ülkesine geri dönme ihtimali var karşımızda. Bunu yazın bir kenara.