Bu sorunun yanıtını baştan söyleyeyim: Ukrayna’daki savaş, otoritesi zayıf bölgelere yayılıyor. Irak ve Suriye’de bunun bir parçası.
Ukrayna’da yalnızca iki devlet savaşmıyor. ABD, İngiltere ve Avrupa’nın geri kalanı Ukrayna’yı destekliyor. Aslında Ukrayna bu güçler için Rusya’ya karşı vekâlet savaşı sürdürüyor demek daha doğru.
Putin, Rus etnisitesine sahip, kentli nüfusun tepkisini çekmemek için daha çok Müslüman azınlıktan askerleri ve Wagner üyelerini savaş meydanına sürmüştü. Fakat bu durum Rusya’nın Ukrayna’da tutunmasına yetmedi. Rusya, Ukrayna’nın güneyinden geri çekilmeye başladı. Prigojin’in, Kremlin tarafından öldürülmesinden sonra Wagner içindeki bazı gruplar Putin’e diş bilemeye başladı, intikam yeminleri edildi. Yani Rusya, en azından bir süreliğine Wagner’i etkin biçimde kullanamayacak.
ABD, Rusya’yı ve müttefiklerini daha da sıkıştırmak için Afrika, Suriye ve Irak’ta düğmeye bastı. Ne yaptı peki?
Daha önce Fransa’nın etki alanında bulunan Orta Afrika, Mali ve Nijer ardı ardına askeri darbeler olunca kimileri buna, “Kara Afrika’dan yükselen isyan sesi…” gibi duygusal yorumlar yapıyordu. Fakat sonra anlaşıldı ki bu darbelerin ardında başka bir hegemonya güç, Rusya ve Wagner varmış. Birkaç gün önce ise Gabon’da darbe oldu. Bu darbenin ardında ise ABD olduğu ortaya çıktı. Rusya’nın Afrika’da başlattığı darbeler zincirinin sürmesini engellemek için…
Peki, Rusya ve müttefiklerinin etkin olduğu diğer yerler? Mesela Suriye… Esat rejiminin kontrolü altında olan bölgeler, ABD’nin Suriye içindeki son müdahalesi olmaksızın bile berbat durumdaydı. Esat hükümetine çalışan memurların aldığı aylık ortalama maaş on beş doların bile altına düşmüş durumdaydı. Çöken ekonomiyi yeniden ayağa kaldırmak mümkün olmadığından Esat uzun süredir Captagon ve başka sentetik uyuşturucular üretip Körfez ülkelerine el altından satıyordu. Kaçakçılık, Rusya ve İran’dan gelen yardımlar da yetersiz kalınca, Nusayriler, Dürziler ve Esad’ı destekleyen diğer azınlıkların canına “tak” etti ve bu hafta başında protesto gösterileri düzenlediler. Suriye’nin ve Suriyelilerin yeniden bütün hale gelmesi ve ekonominin düzeltilmesine yönelik sloganlar atıldı.
ABD patlamak üzere olan balona bir iğne batırdı. İran yanlısı milisler, Suriye’ye Irak ve Deyrizor üzerinden ulaşıyordu. ABD, İran’ın kullandığı bu koridoru kapatmak için bölgeyi kontrol eden PYD’yi kullandı. Bölgedeki Arap aşiretleri baskı altında tutup, bölgeyi karıştırmak için PYD, yerel aşiretlerden birine mensup bir komutanı gözaltına aldı. Buna tepki gösteren Arap aşiretler Deyrizor çevresinde ayaklanarak bazı köyleri ele geçirdi. Deyrizor da yaşanan Arap/PYD çatışması Münbiç’e de sıçrayınca PYD, daha güney bölgelerden yüzlerce militanı bu iki şehir civarına kaydırdı.
Bu çatışmalar domino etkisi yaptı ve bölgedeki bütün güçler bir biçimde çatışmaya başladı. ABD, Arap aşiretlerin ele geçirdiği köyleri bombaladı. Bu sayede PYD, bazı köyleri yeniden ele geçirdi. Rusya da müttefiki olan Esad’a karşı savaşan Sünni Arapların alan kazanmasını istemediği için bu aşiretleri bombaladı. Ayrıca Esad’a bağlı güçler İdlib’e topçu saldırısı düzenledi. Bölgeye yaptığı yığınağı arttıran Türkiye ve İdlib’de bulunan Heyet Tahriri Şam topçuları, karşı atışlarla Esad’a bağlı topçuları etkisiz hale getirdi. Önceki yazımda Rusya ile Türkiye arasında yeni dönemde başlayan gerginliğin görünür hale gelebileceğinden bahsetmiştim. İdlib’in bombalanması ve karşılıklı top atışları bir bakıma Türkiye-Rusya arası gerilimle de ilgili. Bu ay içinde Erdoğan nihayet Putin ile ve Biden ile görüşecek. Bu görüşmeler gerçekleşene kadar gerginlik aynı kıvamda sürer. Görüşmelerden sonra yeni gerginlikler ve sorunlar görebiliriz.
Bu arada Irak Merkezi Hükümeti, Kerkük’teki Merkezi Komutanlık binasının KDP’ye bırakılmasına karar verildiğini açıkladı. Kerkük, Türkmenlerin ve Sünni Arapların çoğunlukta olduğu bir şehir... Bir gerginlik de İran güdümündeki Irak hükümeti eliyle çıkarılmış oldu. Binanın KDP’ye verilmesi, bölgenin etnik olarak azınlıkta olan Kürtlere bırakılması demekti. Kerkük’te çıkan olaylarda dört kişi ölünce, Irak Merkezi Hükümeti geri adım atarak, binanın KDP’ye bırakılması kararından döndü.
Türkiye, Irak Hükümetinin verdiği bu kararın ardında İran’ın olduğunu biliyordu. ABD’nin Suriye’de çıkardığı karışıklığa İran’ın verdiği cevaptı bu. O sebeple Hakan Fidan hemen İran’a giderek mevkidaşıyla görüştü. Fidan, “Türkiye’nin, Irak’ta karışıklık istemediğini ve her koşulda Irak Türkmenlerini destekleyeceğini söyledi. İran Dışişleri Bakanı Emirabdullahiyan ise diplomatik bir dille, “Irak’ta Türkiye’nin istemediği şeyler olmasın diyorsanız, İran olarak biz de Azerbaycan-Ermenistan sınırında istemediğimiz şeyler olmasın diyoruz. Ermenistan ile İran arasında yıllardır kullandığımız bir yol vardı. İkinci Karabağ Savaşı ile bu yol tıkandı. Bunu istemiyoruz.” mesajını verdi.
Ezcümle: ABD, Rusya ve İran tepişirken; Ukrayna, Irak ve Suriye’deki mazlum halklar çimen gibi eziliyor. Allah mazlumların yardımcısı olsun.