Kamuoyuna da yansıdığı üzere Altın Portakal Film Festivali iptal edildi. Sebebi: Festivale katılan Kanun Hükmü isimli belgesel film ile ilgili tartışmalar. Belgesel yarışmaya dâhil edildikten sonra FETÖ propagandası yapıldığına dair tartışmalar başladı. Filmdeki bir kişi hakkında yargı süreci devam ettiği için film, festival seçkisinden çıkarıldı. Bunun üzerine yirmi jüri üyesi filmin seçkiden kaldırılmasının ifade özgürlüğünün kısıtlanması anlamına geldiğini ileri sürerek görevlerinden çekileceklerini beyan ettiler. Ardından festival yönetmeninin inisiyatifi ile film seçkiye geri dâhil edildi. Kültür Bakanlığı bu adıma tepki göstererek festivale olan desteğini geri çekeceğini açıkladı. Son olarak Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, festival yönetmenini görevden alarak, bu yılki festivalin iptal edildiğini duyurdu.
Filmi izlemedim, sanatsal eleştirisini yapamam. Yalnızca konuyu biliyorum: Kanun Hükmünde kararname ile görevinden alınan iki kamu görevlisinin hikâyesi…
Evet, benim eleştirim filmin kendisini değil ama yapım amacına ve festival jürisine son derece tepkiliyim.
Neye hizmet ediyor bu film? Adı, bir algı operasyonunun güçlenmesine destek olur nitelikte. Nedir o algı operasyonu? Kanun hükmünde kararnameler ile kamudaki işlerine son verilenlerin haksızlığa uğradığı algısı… Sanki bu insanların sahte gerekçelerle binlerce kişinin yıllarca dinlenmesinde dahli olmamış. Sanki bu insanların üniversite ve KPSS sınav sorularının çalınmasıyla hiç ilgisi olmamış. Sanki bu insanların suçsuz günahsız insanların hapislerde çürümesinde hiç etkisi olmamış. Sanki bunlar darbe falan yapmaya hiç yeltenmemişler. Tek günahları KHK’lı olmak.
Nedir o KHK’lı olmak? Önemli bir şey değil canım EYT’li olmak gibi bir şey işte. İkisi de üç harfli. EYT’liler emeklilik konusunda mağduriyet yaşamış. E, KHK’lılar da görevlerine geri dönsün. Yazık değil mi, çoluğu çocuğu var bunların! Alfabenin kendi halinde iki harfiyle kombinlenmiş bir kavram: KHK…
Yok öyle yağma! Siz kamunun gücünü cemaat görünümlü bir istihbarat aparatının lehine kullanırsanız, darbecileri destekleyip, yüzlerce kişinin şehit edilmesini alkışlarsanız bunun elbette bir karşılığı olur.
Peki kanun hükmünde kararname çıkarmak yasa dışı bir uygulama mıdır, meşru değil midir? Yoo, hiç de öyle değildir. Kararname, devlet başkanı tarafından belirli hukuki prosedürlere göre çıkarılan yasal bir kuraldır. Kanun hükmünde kararname ise bakanlar kurulunca karara bağlanan ve resmi gazetede yayımlanan, yasa gibi iş gören karardır. Yani kanun hükmünde kararname çıkarmanın, bununla iş görmenin aslında meşru olmadığını söylemek kötü bir yalandan ibarettir. İşte filmin adı bu yalana hizmet ediyor.
Bir ara Bülent Arınç, danışma kurulundan alacağı maaşını KHK mağdurlarına bağışlayacağını söylemişti. Tıpkı Arınç’ın bu açıklaması gibi belgesele verilen isim, FETÖ’ye yönelik mücadelenin yumuşatılmasına hatta aşındırılmasına yönelik bir anlam taşıyor.
Altın Portakal Film Festivali’nin yirmi jürisi bunları bilmiyor mu? Biliyor. O filmle ilgisi olan birinin yargıda davası olduğunu da görüyorlar. O halde neden olayı “ifade özgürlüğüne” bağlıyorlar? Yirmi sekiz şubat sürecinde ordudan dindar insanlar atılıp, yerlerine FETÖ’cüler getirilirken aynı tepkiyi göstermediler?
Çünkü aslında özgürlüklere ve demokrasiye o kadar da yakın değiller. İstemedikleri bir iktidar başa geçince birden akıllarına devrimci oldukları geliyor. Onlar için devrimcilik demek, icabında demokrasiye ve çoğulculuğa karşı da olsa, kan dökme pahasına iktidarı ele geçirmek demek. Halk için…
Eğer seçilmiş bir iktidarı devirecek güçleri yoksa, o zaman devirebilecek gücü olanları destekleyebilirler. Darbe yapmaya kalkanları balkonlardan alkışlayabilirler. Kanun Hükmü filminin ardında da bu yüzden duruyorlar. Bir yandan sekülerliğin ve devrimciliğin bayraktarlığını yapıyorlarken, diğer yanda liderlerinin mesih olduğuna inanan sapkın bir gruba arka çıkmakta hiç beis görmüyorlar. Bu ne yaman çelişki?