Türkiye’deki iç siyaset kayıkçı kavgasından ibaret. Bu yüzden ben pek fazla değinmemeyi tercih ediyorum.
Bir yanda defalarca toplanıp hiçbir karar almayan “altılı masa” var. Seçimlere birkaç ay kalmış ama hala, “Aday belirleme konusunda bir şey konuşmadık.” diyorlar. Fakat İyi Partili Cihan Paçacı’nın istifa kararının gerekçesine baktığımızda, aslında aday konusunun konuşulduğu, ismi geçen kişiye itirazı olduğu için parti bünyesindeki görevlerinden istifa ettiği anlaşılıyor. Yani “altılı masanın,” “Bir aday belirlemedik.” söylemi bir taktik. Belirlenen adayın ismi, kamuoyuna ne kadar geç açıklanırsa o kadar az yıpranır taktiği. Bu taktik, belediye seçimleri öncesi pek tanınmayan İmamoğlu’nun İBB Başkanlığına seçilmesi sürecinde işe yaramıştı.
Diğer tarafta ise yirmi yıldır iktidarda olan AKP ve ona destek veren MHP var. Yılların yorgunluğu, yıpranmışlığı ve ülkedeki yapısal ekonomik sorunların çözülememiş olması… Adayları belli: Recep Tayyip Erdoğan... Daha önce de yazmıştım; evvelce %5 olan Erdoğan ile AKP arasındaki oy oranı daha da arttı. Bu sebeple Cumhur İttifakının meclis çoğunluğunu kaybedeceğini ama Cumhurbaşkanlığı seçimini yine Erdoğan’ın kazanacağını düşünüyorum. Millet İttifakı’nın adayı kim olursa olsun…
Peki, Millet İttifakı’nın adayı kim olacak? Geçtiğimiz yılın temmuz ayında 2023 Seçiminin Bilinenleri başlıklı yazımda İmamoğlu’nun şansının kalmadığını, Kılıçdaroğlu isminin öne çıkacağını söylemiştim. Kamuoyu bunu ancak iki ay önce dillendirmeye başladı. Peki, altılı masada konuşulan isim gerçekten Kılıçdaroğlu mu? Paçacı, gerçekten ittifak adayının Kılıçdaroğlu olmasına itiraz ettiği için mi istifa etti?
Bu mümkün ama ben, yeni yeni dillendirilmeye başlanan Abdullah Gül’ün de masada konuşulmuş olabileceğini düşünüyorum. Evet, Paçacı, itirazını aslında Gül’e yapmış olabilir.
Aday neden Kılçdaroğlu olmayabilir?
Öncelikle Kılıçdaroğlu, İmamoğlu ile yaşadığı siyasi çekişme sırasında kendi ismini yıprattı. İyi Parti’den Alevi olduğu için seçimi kazanamayacağı yönünde açık uyarılar aldı. Masanın sağ cenahından bir kesimden oy alamayacağı açık. Ayrıca CHP’nin bertaraf edilmiş ulusalcı kanadından da küreselci olduğu gerekçesiyle ciddi tepki var. Bu sebeplerden dolayı Kılıçdaroğlu, ideal aday değil.
Neden Abdullah Gül olabilir?
Önceki Cumhurbaşkanlığı seçim öncesi Kılıçdaroğlu, Gül’ü aday olarak telaffuz etmişti. Buna Meral Akşener ve İyi Parti itiraz etmişti. Şimdi de aynı şey yaşanıyor olabilir. İyi Parti, Kılıçdaroğlu’na aday olması konusunda değil, gösterdiği aday noktasında itiraz ediyor olabilir. Masada adı geçen isimlerin kamuoyuna yansımasını, yıpranmasını engellemek için sunulan adayın kendisi yerine Kılıçdaroğlu ismi zikredilmiş olabilir. “Henüz masada aday belirlenmedi.” dendiği halde Paçacı’nın, belirlenen adaya itiraz edip, istifa etmesi gibi bu da bir taktik olabilir.
Altılı masadaki üç lider, Abdullah Gül’e oldukça yakın isimler. Abdullah Gül, bu liderlerden ikisi ile Londra’da, Kraliçe’nin operadaki özel locasında poz vermişti. O liderlerden üçüncüsünün de eşinin İngiliz vatandaşı olduğu biliniyor.
CHP yönetiminin Abdullah Gül ismine sıcak baktığı biliniyor. Denklemde itirazı olan İyi Parti, bir de dışarıdan destek veren HDP. Fakat HDP ile ilgili enteresan bir durum var. Son dönemde Babacan’ın Bayraktar ve İHA’lar aleyhine söylediği sözler var. Kamuoyunda geniş kitlelerce tepki gördü bu. Fakat Babacan’ın vermek istediği mesajı adresine doğru biçimde verdiğini düşünüyorum: “Ey HDP, ben veya benim yakın olduğum Abdullah Gül, PKK ve doğuda bir federasyon kurulması konusunda, ayrıldığımız Ak Parti’den farklı düşüncelere sahibiz. Bana ya da destekleyeceğim adaya oy verirseniz pişman olmazsınız.”
Abdullah Gül, temkinli tavrıyla bilinen bir siyasetçi. Eleştirildiğinde, çoğu zaman ortalarda olmamayı tercih eden biri... Fakat geçtiğimiz ağustos ayında bir eleştiri sonrasında ortaya çıkma biçimi benim dikkatimi oldukça çekmişti. Sol cenahtan birileri Cumhurbaşkanlığı döneminde milli bayramlara gereken önemi vermediği, cumhuriyet değerlerini yeterince benimsemediği eleştirisini yapmıştı. Abdullah Gül, bir anda görünür oldu ve Cumhurbaşkanlığı döneminde yaptıklarını savundu ve cumhuriyet değerlerini ne kadar samimiyetle bağlı olduğunu anlattı. Yani konu cumhurbaşkanlığıydı ve mesajı, muhtemel bir Cumhurbaşkanlığı seçiminde kendisine oy verme konusunda en fazla çekinceye sahip olan sol cenahaydı. Başka eleştirilere cevap vermekten kaçınan Gül, bu eleştiriye heyecanlı bir biçimde cevap verme gereği duymuştu.
Son olarak, gözümün önünden hiç gitmeyen bir resim var: İmamoğlu İngiltere ziyareti sırasında, Sevr Anlaşması’nın mimarı olan Chatham House’a gidiyor ve bir masaya oturuyor. İmamoğlu’nun tam arkasında, duvarın en görünür yerinde Abdullah Gül’ün resmi var. İlk gördüğümde bunun ince bir mesaj olduğunu düşünmüştüm. Bugün de aynı şeyi düşünüyorum.