Geçen hafta iktidarı deprem üzerinden eleştirip, bu hafta ise başarılı olduğu konuları ve muhalefetin eksiklerini anlatacağımı söylemiştim. Fakat Kahramanmaraş depreminden sonra Türkiye siyasi hayatında bir deprem yaşandı: Meral Akşener, altılı masadan olaylı bir biçimde ayrıldı. O yüzden bu haftaki yazımın içeriğini biraz değiştirmem gerekti.
Öncelikle AKP’nin yirmi yıl içinde neleri doğru yaptığından bahsedeyim. Kim ne derse desin yeni inşaatlar için getirilen denetim sistemi çok önemli ve faydalıdır. Son yirmi yıldır yapılan binaların çok büyük bir kısmının sağlam olduğunu biliyoruz. Depremde hiç yeni bina yıkılmadı mı? Yıkıldı. Adamın hem yapı denetim firması hem de inşaatı varmış. Götürmüş yaptığı inşaatın denetimini kendi firmasına yaptırmış. O bina yıkılmış. Yeni binaların yüzde 98’i ayakta kalmış.
Birileri TOKİ konutlarının estetikten yoksun olduğunu, kent dokusuyla uyumlu olmadığını söylüyordu. Fakat bu konsept yüzbinlerce kişiyi hayatta tuttu ve en çok talep gören konutlar TOKİ tarafından yapılanlar oldu.
Doğru bulduğu bir başka konsept ise “kentsel dönüşüm” kavramı. Muhalefetten bir bayan “kentsel dönüşüm” kavramını irrite edici bulduğunu söylemişti. Bu kavram kenti kişiliksizleştirmek amacıyla yapılsaydı, kentlerin geçmişini ve kimliğini yok etseydi eleştirilebilirdi. Fakat kentin depreme dayanamayacak kısımlarını güçlendirmek ya da yenilemek anlamını taşıyor. Bunun da eleştirilecek bir yanı olamaz.
11 ilimizi yerle bir eden bir deprem yaşadıktan sonra bile iktidar ayakta kalabiliyor. Neden? Çünkü geçmiş video görüntülerinden anladık ki icraatın başında olmadığı halde muhalefetin depremlerle ilgili durduğu nokta, iktidarınkinden daha kötü. Daha büyük hatalar yapmışlar. Ne gibi? Mesela kentsel dönüşüme köstek olmuşlar. %60’tan fazlası kaçak bina olan Hatay’da belediye kentsel dönüşüme karşı direnmiş, gösteriler düzenlemiş. Ya da Meral Akşener, evlerini yıktırmak istemeyen vatandaşları organize etmiş.
Hepimiz,” Şehirler betona döndü.” deyip, müteahhitleri eleştirdik. Ama geldiğimiz noktada ciddi konut arzı sorunumuz var, buna ihtiyaç var. Kılıçdaroğlu, Hatay Havalimanı’nın depremde zarar gören pistini CHP olarak kendilerinin tamir ettiğini söylemişti. Ama bunun doğru olmadığı, “Beşli Çete” ismini verdiği Müteahhitlik firmalarından birinin yaptığı ortaya çıktı. Deprem gösterdi ki bu kapasiteye sahip inşaat firmalarının varlığı stratejik öneme sahip.
Bu yirmi yıl yalnızca iktidarın yıprandığını hatta yozlaşma yaşadığını göstermedi bize. Aynı zamanda iktidara “kötü” demenin daha iyi bir alternatif haline gelmeye yetmediğini de gördük. Bu kadar yıpranmış bir iktidara alternatif olamadı muhalefet. Depremle ilgili yukarıda bahsettiğimden daha faydalı projeler, daha kullanışlı kavramlar üretemedi muhalefet. Çözümün adresi olamadı. Geçtiğimiz yirmi yıl iktidarda bir biçimde şu anki muhalefet bulunsaydı, bugün daha iyi bir noktada olamazdık.
Altılı masanın dağılmasının sebebi de iktidara alternatif haline gelememeleridir.
Peki, bundan sonra ne olur? Doğrusu mevcut siyasi iklim1999 depremi sonrası döneme çok benziyor. Koalisyon ortağı olan MHP Genel Başkanı Bahçeli, erken seçime gidilmesi yönünde aksiyon almıştı. O zaman da ekonomik kriz vardı ve siyasal bir çıkmaz vardı. Sonrasında yapılan seçim, pek çok siyasinin ve siyasal partinin tasfiyesine neden olmuştu. DSP, ANAP, MHP, DYP; Ecevit, Çiller, Ağar, Bahçeli, hepsi… Bunlardan sadece Bahçeli geri dönebilmişti.
İki dönem birbirine bu kadar benziyorsa sonuçlarının da benzer olacağını öngörebiliriz. Yani yeni bir siyasal tasfiye dönemi…
Bu günün bahsettiğim dönemden bir farkı var. İktidarın liderinin hala bir alternatifi yok. Muhalefetten Akşener’in “kazanacak aday” çıkışı da bunun bir nevi itirafı. “Adayımız İmamaoğlu olsun” çıkışı da doğru değil bence. Bugün İBB seçimini kazandığı ilk gün olsaydı İmamoğlu’nun şansı olurdu. Ama geçen dört yıl İmamoğlu kendi partililerinden bile eleştiri aldı ve şansını iyi kullanamadı. Dolayısı ile Erdoğan, Ecevit’in başına gelen “tasfiye sürecinin nesnesi olma” durumuyla karşılaşmaz. Fakat diğer AKP’liler için bunu söyleyemeyeceğim. Hatta Erdoğan ayakta kalmayı sürdürmek istiyorsa AKP içinde bu bir gereklilik…
Altılı masa olmasaydı, masada oturan kimi liderler milletin umuru olmazdı. Artık masa dağıldığına göre muhtemel bir seçimde yüzde yarımdan az oy alacak bu liderlerden bazıları tasfiye olacak. Ve masanın en büyük iki partisi… Bunlar içinde de ciddi hareketlenmeler yaşanabilir. Bu arada seçimin bir süreliğine iptal edilme riski öncekinden daha fazladır.
Bilgilendirici bir yazi