Başlığa bakıp, “Seçim süreci henüz bitmedi ki. Daha cumhurbaşkanının kim olduğu belli değil.” Diyenler olabilir. Yok, o iş bitti. Ümit Özdağ şu sıralar CHP’lilerle iç işleri bakanlığı için pazarlığa başlamış olsa da çoğunluğu milliyetçi olan seçmen kitlesini, “Demirtaş’ın hapisten çıkmasını istiyorsanız bizimle beraber olacaksınız.” diyen Kılıçdaroğlu’na oy vermesi için ikna edemez. Bu mümkün değil… O sebeple gidip oyumuzu tekrar vereceğiz ama seçim süreci sona erdi.
“E o zaman seçimin bir galibi var. Neden Seçimin Kaybedeni Herkes diye bir başlık attın?” diye sorabilirsiniz. 28 Mayısta Erdoğan Cumhurbaşkanı olacak, evet. Meclis çoğunluğunu da Cumhur İttifakı kazandı tamam. Ama bütün hikâye bu değil.
Bu hikâyede öncelikle halk var kutuplaşıp birbirine düşman gibi bakan iki kesim. Seçim sabahı sosyal medyada bir video gördüm. Siz de izlemişsinizdir: Metroda Genç bir adam avazı çıktığı kadar bağırıyor. Kime? Şalvarlı, takkeli başka bir gence. “Git buradan! … Git! Türkiye’den git!” Sonra bağıran genç diğerini itip tokatlamaya çalışıyor. Şalvarlı genç, karşısındakinin üzerine atılıp yere seriyor. Baygınlık geçirtene kadar da üzerinden inmiyor. Sosyal medyada bu videoyu izleyenlerin bir kısmı yorum yapıyor: “Ooh eline sağlık. Hak etti.” Biz kaydettik dostlar, halk olarak kaybettik. Siyasetçilerden şikâyet ediyoruz ama onlar bu toplumun siyasetçisi. Bir kirlenme bir çürüme varsa bu toplumun içinde var. Kirlendim, kirlendin, kirlendik.
Çoğumuz kendimizi taraflardan birinin oluşturduğu algı dünyasına hapsetmiş. Orada nefes almayı tercih ediyor. Aynı tarafın TV’lerini seyrediyor. Aynı tarafın yazarların yazılarını okuyor ve sosyal medyada aynı tarafın söylemlerini kesin doğru olarak kabul ediyor. Kendisini diğerine karşı izole edip duygularını keskinleştiriyor. Kendisini yalnızca diğerinden değil, gerçeklikten de uzaklaştırıyor. Ne kadar ödün vermez olursa o kadar haklı ve o kadar kazanan olacağını sanıyor. Millet İttifakına oy veren pek çok seçmen bu yüzden bir çeşit travma yaşıyor. Benzer bir durumu yerel seçimlerde Cumhur İttifakının seçmenlerinin bir kısmı yaşamıştı. Kabul edelim; bazen bizi doğru olmaya şeylere inandırmalarına izin veriyoruz. Ve bu bir çeşit kirlenmedir.
Ve bizi kandıranlar, onlar da düpedüz ahlaksız. Halkı yanıltan kimi araştırma kurumları, medya kuruluşları ve siyasiler yalnızca kamu vicdanında değil, mahkemelerde de yargılanmalı. Bu devam etmemeli.
Peki, meclis çoğunluğunu ve cumhurbaşkanlığını (Henüz ikinci tur olmadı ama sonuç kesin gibi.) Erdoğan ve AKP aldığı halde neden kaybettiler? Türkiye’de oy verenlerin çoğu merkez sağa yakın seçmenler. Daha önce AKP ve MHP uhdesindeki merkez sağ parçalandı. Küskünler ve yıllar süren iktidar boyunca oluşan çürüme sebebiyle bu iki partiden kopan kitle yeni arayışlara girdi. Ayrıca yeni nesilin değişen tercihleri sebebiyle solun oy oranı artmaya, sağın azalmaya başladı. Erdoğan, ‘Asımın neslini yetiştireceklerini dillendirirdi. Ama bu söylediğini yirmi yıllık iktidarda başaramadılar. Ayrıca beş yıl sonra Erdoğan olmayacak, 3. defa seçilmeyecek. Yasal olarak mümkün değil.
Muhalefet… Evet, seçimleri kaybettiler. Ama benim gözümde kaybettikleri başka bir şey daha var. “Temiz siyaset” söylemi bir slogandan ibaret. Altı doldurulamayan bir slogan... Seçmenlerini ve kamuoyunu aldattılar. Bu açıdan bakıldığında seçimde Cumhur İttifakından daha kötü bir sınav verdiler.
Daha önce kaleme aldığım seçim senaryosunda önce kaybeden tarafta, sonra da iktidar olan tarafta bazı tasfiyeler olacağını söylemiştim. Bu olmaya başladı; CHP ve İP’de. Bu tasfiyelerin başka alanlarda da olduğunu görüyoruz. Libya’da önce Türkiye tarafında olup da sonradan Hafter safına geçen Fethi Başağ boşa düştü. Fatih Altaylı Habertürk’ten ayrıldı.
Bir de çizgisini seçim sonucuna göre esnetme eğiliminde olanlar var. Mesela daha önce Habertürk’te AKP yanlısı tavır sergileyen Nagehan Alçı, son zamanlarda AKP’yi en fazla eleştiren gazetecilerden biri haline gelmişti. Fakat şu son bir haftada söylemlerinin yeniden değiştiğini görüyoruz. Pınar Işık Ardor… Daha önce Beyaz TV’deydi. TV100’e geçtikten sonra açık biçimde muhalefetten yana tavır sergiledi. Fakat Süleyman Soylu’yla yaptığı son röportajda sempatik görünme çabasındaydı. “Beş yıl daha iyi geçinelim” çabası…
Umarım 28 Mayısta ülkemiz kazanır. Ama şimdiye kadar herkes bir şeyler kaybetti.