Evet bu deyim Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a ait. Fakat bu söz söylenmeden uzun zaman önce ben de Türkiye'nin geleceğinden çok umutlu olduğumu defalarca söylemiştim. Önümüzde sıkıntılı birkaç yıl olduğunu görüyor olduğum halde... Bu düşüncemin ne Erdoğan'ın söylemesiyle ne de herhangi bir biçimde iç siyasetle ilgisi var. Peki neyle ilgili?
Paradigma değişimleriyle ilgili. Ne demek paradigma değişimi; bunu siyaset dışı bir örnekle açıklayayım. Bildiğiniz gibi İsviçre saat yapımı konusunda ün yapmış bir ülke. El yapımı pahalı saatler... 1927 yılına kadar pilli saat diye bir şey yoktu. İlk guartz saat Kanadada icad edildi. Sonra Isviçre, Neuchatel'de il guartz ilk kol saati 1967 yılında üretildi. Sonra ne mi oldu: İsviçreliler bunun işe yarar bir şey olmadığına kanaat getirerek guartz saat üretiminden vazgeçip sadece kurmalı saat üretmeye döndüler. Fakat Japonlar, kendilerine ait olmayan bir icadı ele alarak Casio gibi guartz saat markaları ürettiler. Ve saat piyasasından çok büyük bir pasta koparmayı başardılar. İşte paradigma değişimi böyle birşeydir.
Peki biz ne tür paradigma değişimi yaşıyoruz. Öncelikle Batı'yı gerileten unsurlara bakalım: görüyoruz. ABD'nin en büyük gücü olan doların yerini elektronik paralar alacak (kripto değil). Karşılıksız dolar basıp ihrac eden ABD bundan mahrum kalacak. Yeni dönem için dünyadaki bir çok merkez bankası altın topluyor ve USD ile alışveriş yapmak istemiyor.
Başka ne tür bir paradigma değişimi var? Avrupa, endüstri devrimini kıtada en çok bulunan iki maden sayesinde gerçekleştirdi: Bakır ve kömür. Yüz yıl sonra kömürün yerini petrol aldı. Batı da petrol olan bölgeleri işgal etti, bu bölgelerden çıkarken geride kontrolü altında hükümetler bıraktı. Önümüzdeki dönemin yer altı zenginlikleri ise doğal gaz (Doğu Akdeniz'deki doğalgaz, Rusya'nın elindekinden çok daha fazla.) toryum, bor ve lityum. Bu madenlere ait çok önemli kaynaklar var elimizde.
Önümüzdeki dönem Türkiye'nin önemli bir güç haline geleceğini söyleyen yabancılar da var. Hem de Türkiye'ye karşı hiç de iyi hisler beslemeyen yabancılar... Bunlardan biri de George Friedman. Friedman, Özellikle Polonya ve Türkiye vurgusu yapıyor. ABD kontrolü altında zayıflatılmakta olan Almanya ile parçalanması hedeflene bir Rusya arasında ortaya çıkacak güç boşluğunu Polonya'nın dolduracağını söylüyor. Orta doğu'daki istikrarsızlık sona erdiğinde ise Türkiye'nin bölgedeki en önemli güç haline geleceğini, ticaret hacmini büyüteceğini söylüyor. Uluslararası ilişkilerde çok bilinçli adımlar attığından dem vuruyor.
Friedman, daha sonra paradigma değişimine farklı bir örnek veriyor. Iphone'un nasıl dünya markası haline geldiğini anlatıyor. Kamera ve gps... Körfez savaşı sırasında ABD ordusunun bu iki özelliği bünyesinde barındıran, etraftan toplanılan bilgi ve resimleri anında e-posta olarak gönderebilen bir mobil cihaza ihtiyaç duyduğunu, IPhon'un da bu ihtiyaçlar dpğrultusunda ortaya çıktığını anlatıyor. Pek çok buluşun ardında ya uzay için ya da askeri amaçları karşılamak amacıyla ortaya çıktığını söylüyor. Ülkemiz elektronik harp, yapay zeka, İHA'lar ve motor sanayiinde ciddi bir yere geldi. Savınma sanayii konusunda gelinen teknolojik seviye Sağlık alanında yapay solunum cihazı ve Tomografi cihazı gibi son derece pahalı ürünlerin yerlilerinin yapılmasını sağladı. Kim bilir, belki yakın geleceğin iphone benzeri/muadili, paradigma değiştirecek yeni cihazı aynı mühendislerimizin elinden çıkacak. Kendi uzay ajansımız da kuruldu. Bu konuda daha yolun başında bile sayılmayız ama umut var olmamak için hiçbir neden yok.