İki hafta önce Rusya, bir Türk bandralı gemiyi Karadeniz’de alıkoyunca, sebebini pek anlayamadık. Çoğumuz Türkiye’nin dış siyasette Rusya’ya, ABD’den daha yakın olduğunu düşünüyor. Özellikle 15 Temmuz’dan sonra… Alexander Dugin 14 Temmuz’da Türkiye’ye gelip Doğu Perinçek’e bir FETÖ darbesinin eli kulağında olduğunu söylemişti. Ardından Rusya’dan S400 aldık. Bu yüzden ABD bizi cezalandırdı. Rusya, Mersin’de ilk nükleer santralimizi yapmaya başladı. Karşılıklı ticaret hacmimiz rekor düzeyde arttı vesaire, vesaire…
Ama resmin tamamı bundan ibaret değil. Aynı zamanda biz Rusya’yla Suriye’de dolaylı olarak çatışma halindeyiz. Dört milyon Suriyeli önce DAEŞ, sonra da Rusya ve İran yüzünden ülkemize göç etti. Libya’da da çatışma halindeydik. Trablus hükümeti düşmek üzereyken asker ve mühimmat gönderdik. Halife Hafter’e bağlı güçlerin püskürtülmesini sağladık. Kimdi bu Hafter güçleri? Üçte ikisi Rus, Wagner askerleri, Sudanlı Cancavitler (ki savaşmaları için fonlayanlar, sahaya sürenler BAE ve Rusya idi) ve ancak geri kalanlar Libyalıydı.
Türkiye, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya girmesini ABD ve İsveç’e karşı bir koz olarak kullanıyor. Bu işin başında NATO’ya girmemeleri durumunu ise Rusya’ya karşı bir koz olarak kullanmak istedi. Rusya, Türkiye’nin Münbiç ve Tel Rıfat bölgelerine girmesine ses çıkarmazsa, Türkiye de yukarıda adı geçen iki ülkenin NATO’ya girmesini kesin olarak engelleyecekti. Rusya, başta da Dışişleri Bakanı Lavrov, Türkiye’nin bu duruşuna olumlu yaklaştı. Fakat daha sonra Rusya’nın tutumu olumsuza döndü. Türkiye de hızlı biçimde Finlandiya’nın NATO’ya girmesine vize verdi.
Son zamanlarda Türkiye’nin Rusya’ya daha mesafeli olduğunu çeşitli vesilelerle anlayabiliyoruz. Nedir bunlar?
Öncelikle, haziran ayından beri bahsedilen fakat bir türlü gerçekleşmeyen bir Erdoğan-Putin görüşmesi var. Önce Temmuz ayında görüşeceklerinden bahsedildi. Sonra Ağustos başı, ardından da Ağustos sonu ya da Eylül başı... Peki, neden ertelenip duruyor bu görüşme? Sebebi kamuoyuna yansımış değil. Fakat ertelemenin Türk tarafı kaynaklı olduğunu anlıyoruz. Nereden? Avrasyacılığın ve Rusya’nın borazanlığını yapan Ulusal TV’den ve Perinçeklerden… Doğrudan Erdoğan’ın, Putin ile görüşmeyi sürekli erteleyerek Türkiye adına altın bir fırsatı teptiğini söylüyorlar.
Türkiye’nin dikkate çeken bir diğer hamlesi ise Türkiye’nin Azak Taburu’ndan beş komutanı Ukrayna’ya iade etmesiydi. Bu beş Ukraynalı komutan, savaş sırasında Ruslar tarafından esir alınıp Türkiye’ye teslim etmişti. Rusya, bu askerlerin savaş boyu Ukrayna’ya verilmemesi şartıyla Türkiye’ye vermişti. Türkiye, askerleri iade ederek Rusya’nın isteğini yerine getirmemiş oldu.
Basınımızda fazla yer bulmadı fakat geçtiğimiz hafta Türkiye ABD ile ortak bir deniz tatbikatı yaptı. Hem de daha ABD günler önce PYD ile Suriye’de bir tatbikat yaparak Türkiye’nin tepkisini çekmişken. Üstelik bu, sıradan bir tatbikat değildi: Tatbikata Türkiye’nin en büyük deniz aracı TCG Anadolu ve Bayraktar TB-2’lerde katıldı. Bu NATO tatbikatı kime karşı yapıldı dersiniz? Tabii ki Rusya’ya karşı…
Son olarak çiçeği burnunda Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan’ın Ukrayna seyahatine bakalım, tahıl koridoruyla ilgili… Normal koşullarda Türkiye Dışişleri Bakanı her iki ülkenin de Dışişleri Bakanları ile birden görüşürdü. Hatta Karadeniz’de ve tahıl koridoru konusunda baş aktör olması sebebiyle öncelikle Rus tarafıyla görüşürdü. Fakat öyle olmadı. Fidan, sadece Ukrayna Dışişleri Bakanı Kuleba’yla görüşmeyi tercih etti. Bu görüşme de “Rusya’nın da koridoru kullanarak tahıl satabilmesi gerektiğini söyledi. Fakat bu söylem aslında Rusya’yı daha edilgen bir pozisyona sokuyor. Bir pazarlık hakkından ziyade, Türkiye ve Ukrayna tarafından çizilen rotada kalmasına yönelik bir söylem…
Peki, Türkiye neden durduk yere Rusya’ya dirsek gösteriyor? Çünkü bu bir güç oyunu… Rusya, Suriye’de otuz beş askerimizi şehit ettiğinde sineye çekmek zorunda kaldık. Mersin’deki nükleer santrali Rusya ile ortaklaşa yapma konusunda anlaşmıştık. Fakat bir noktadan sonra inşaatta yer alan Rus firması, santralin inşası ile ilgili bir takım sırları Türk firma ile paylaşamayacaklarını söyleyerek, Türk firmayı sürecin dışına itti. Bunu da sineye çekmek zorunda kaldık.
İşte bu güç oyununda güçler dengesi Türkiye’nin lehine dönmeye başladı. Rusya, Ukrayna’nın güneyinde mevzi kaybediyor, zayıflıyor… Ayrıca Rus ordusu ile paralı askerlerden oluşan milis grup, Wagner arasındaki gerilim sonucu, Wagner’in başındaki iki ismin; Prigojin ve Utkin’in kalemleri kırıldı. Herkes gibi Wagner mensupları da bundan Putin’in sorumlu olduğunu düşünüyor ve bazı gruplar intikam almaktan bahsediyor. Yani en azından bir süreliğine Wagner, sahada Rusya lehine eskisi kadar etkin olamayacak.
İşte bu sebeplerden dolayı Türkiye, son zamanlarda Rusya’ya karşı el yükseltiyor. Birkaç hafta içinde Rusya ile olan gerginlik ya daha da gözle görünür hale gelecek, belki de çatışma haline dönüşecek ya da Rusya, Türkiye’ye Suriye ya da Libya ile ilgili bazı tavizler verecek. Mesela belki Türkiye’nin Suriye’de yeni operasyon yapmasına ışık yakacak ya da Türkiye’deki Suriyelilerin önemli bir kısmının gitmesine olanak sağlayacak. İnşallah ülkemiz ve mazlum coğrafyaların mağdur insanları için en hayırlısı olur.