Montrö Yahut Kanal İstanbul
Hatırlanacağı üzere Kanal İstanbul’dan ilk bahseden kişi Hıncal Uluç’tu. İlk duyduğunda çok şaşırdığını söyleyen Uluç, Kanal İstanbul’u Çılgın Proje olarak nitelemişti. Projenin detayları belli olunca malum, tartışmalar da başlamıştı. “Yaptırmayız!” diyenler olmuştu. İBB Başkanı İmamoğlu, üstlenici firmaları tehdit etmişti. Kimisi ciddiye alınmayacak iddialarda bulunmuştu: “Orası kazılırsa depremi tetikleyebilir.” Bir kere İstanbul’da fay hattı yok, Marmara’nın dibinde var. Ayrıca faylar karada bile olsa yeri 100 metre kazmak, kilometrelerce derinlikteki fayları hiçbir biçimde etkilemez.
“Orası kuşların göç yolları üstünde, kanal yapılırsa kuşlar yok olur.” Kuşlar uçabildiği için sıkıntı olmaz merak etmeyin, aşıverirler kanalın öte yanına.
Belki de en fazla ciddiye alınacak iddia, “Kanal İstanbul’un yapılmasıyla Montrö Anlaşması’nın yürürlükten kalkacağı, yeniden Lozan Anlaşması’nda belirtilen statüye dönüleceği” idi. Yani boğazlar yeniden yabancıların hâkim olacağı bir komisyon tarafından kontrol edilecek ve Türkiye bölgeyi askersizleştirmek zorunda kalacaktı. Peki, böyle bir risk gerçekten de mevcut mu? Kanalı yapmak isteyenler bu projeyle aslında memlekete zarar mı verecek?
104 amiralin aralarında yaptıkları yazışmalar incelendi ve muhtıra niteliğindeki bildiride Montrö’yü, kendi deyimleri ile “ayak” olarak kullandıkları ortaya çıktı. Peki, işin aslı ne?
İŞİN ASLI
Doğrusunu isterseniz ben deniz hukuku uzmanı değilim. Kendimi bu konuda ahkâm kesecek kadar yetkin görmüyorum. Fakat “Mavi Vatan” konseptini bize kazandıran, Doğu Akdeniz’de ülkemizin haklarının savunulmasında büyük katkı sağlayan Cihat Yaycı’nın ne söylediğine baktım. Kısaca şunu söylüyor: Uluslararası hukukta bir anlaşma hükümsüz hale gelirse önceki anlaşma yeniden geçerli olur gibi bir uygulama yoktur. Böyle bir şeyin olduğunu iddia etmek, ülke çıkarlarını zedeler. Bu söylemin Yunanistan gibi ülkelerin kulağına gitmesi aleyhimize kullanılma riskini doğurabilir.
Kanal İstanbul yapılsa dahi Montrö Boğazlar Sözleşmesi yürürlükte kalır. Yürürlükten kalkması durumunda ise deniz hukukundaki “iç sular hükmü” geçerli olur. Marmara Denizi bir iç sudur. Boğazlar da bu iç suyun parçalarıdır. Dolayısı ile Montrö kalkarsa Türkiye’nin boğazlar üzerindeki hakları, tıpkı kara sınırları içerisindeki hakları gibi olur.
Sonuç itibarı ile Kanal İstanbul’un yapılmamasını gerektiren somut bir neden yok. Vaktiyle 3. Köprü ve Avrasya Tüneli için de benzer itirazlar yükselmişti. Ben işe giderken TEM’i kullanıyorum. Bu iki projenin yapılması her akşam evime yarım saat erken gelmemi sağladı. Haa, pahalı mı? Pahalı, bunu ben de eleştiriyorum. Ama neden yapılmasın kardeşim?
“Birileri rant sağlıyor, Katar kraliçesine peşkeş çekilmiş.” TEM yapılmadan önce, proje belli olduğunda çok iyi tanıdığımız bazı işadamları yol boyunca arsalar alıp servet kazandı. Bu olmasın diye TEM hiç yapılmasa mıydı? Katar’a Suudiler ile BAE bir darbe girişiminde bulundu. 190 Türk askeri bu darbe girişimini engelledi. Türkiye olmaksızın var olması mümkün değil Katar’ın. Hiçbir zaman size tehdit olamayacak bir ülkenin kraliçesi Kanal İstanbul güzergâhından arsa almış olsun. Ne zararı var?
DÜNYA YENİDEN KURULUYOR
Dünyada büyük iktisadi ve siyasi dönüşümlerin gerçekleştiği 108 yıllık bir döngü vardır. 108 yıl önce 1913 yılıydı, 1. Dünya Savaşı’nın hemen öncesi… 108 yıl önce is Napolyon 1000 yıllık Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu’na son vermişti. Ondan 108 yıl önce Fransız İhtilal Savaşları…
Biz günümüze geri dönelim. Dünyanın jeostratejik statükosu değişiyor. En ucuz ulaşım yolu deniz olduğu için dünyadaki ticari taşımacılığın büyük bir bölümü gemilerle yapılmakta. Bu bağlamda yeni bir kanal ya da suyolu projesi olan tek ülke Türkiye değil.
Çin Bir Kuşak Bir Yol Projesini hayata geçirmek istiyor. Malakan Boğazı’nı ABD tuttuğu için Myanmar’da yeni bir su kanalı inşa etmeyi planlıyor. Myanmar’da daha önce ABD’nin desteklediği bir hükümet vardı fakat ordu, Çin destekli bir darbe ile yönetimi ele geçirdi. Ardında Çin’in yeni kanal planı var.
Rusya ve İran’ın, Hazar’dan Basra Körfezi’ne bir suyolu yapma projesi var. Böylece Rusya sıcak denizlere inmek için alternatif bir yola sahip olacak.
Kuzey Buz Denizi’nin yüzeyindeki buzlar, küresel ısınma sebebiyle inceldiği için Rusya ile Avrupa arasında yeni bir suyolu oluştu. Rusya kış aylarında bile bu ulaşım imkânını kullanmaya başladı. Bu yeni yolun kontrolü için İngiltere ile Rusya arasında denizaltılar üzerinden karşılıklı restleşmeler var. Bu iki ülkenin nükleer denizaltıları Kuzey buz denizinde buzları kırarak yüzeye çıkıp birbirlerine bayrak gösterdi.
İsrail, Süveyş’e alternatif olarak Aşdot Limanı ile Akabe arasında bir suyolu yapma projesi bulunmakta. Süveyş Kanalı’nda bir geminin yolu tıkamasının ardında İsrail’in olduğunu söyleyenler oldu. Fakat kanıtı olmadığı için bu iddia bir komplo teorisi olmaktan öteye gidemedi.
İsmet İnönü’nün meşhur bir sözü vardır, bilirsiniz: “Dünya yeniden kurulur, Türkiye de yerini alır.” İşte şimdi dünya yeniden kuruluyor ve Türkiye de yerini alma çabası içinde. Birileri zamanında Devrim Arabalarının, milli tayyare yapımının önüne geçmişti. Bugün aynı şey olmasın.