Ülkücü camia içerisinde yetişmekte olan çocukluk yıllarımda da, yetişip taş üstüne taş koyma noktasına geldiğim süreçte de, kimine göre orta, kimine göre ömrün son virajı olarak ifade edilen ellili yıllarımı tecrübe ettiğim bugünlerde de hayata ve insanlara bakışım mikron derece değişmedi. Neysem o oldum, neyse o oldu oldum olası ve böyle yaşadığım bu aciz ömrümü, bu minvalde de yaşayacağım Allah ne kadar daha nasip ederse.
Hayatıma daha evvel ve bugün dahil olmuş ve yarınlarda da nasip olursa olacak olan kimseyi, ama hiç kimseyi, hayata nereden baktığı ile ilgili ele alıp bu anlamda mesafeler belirlemediğim ne kadar doğru ise, insanın evvela mensubiyeti daha sonra ise insanlık onuruna nasıl baktığı ile ilgilendiğim ve tüm mesafelerimi bu minvalde belirlediğim de tek doğru(m)dur!
Öyle sırtını sırtına güvenerek verebilecek kaç dostu olabilir ki insanın diye düşünen insanlar için özellikle belirtmek isterim; sırt sıvayarak ve 'mış gibi' yaparak ve bu yüzden de işini görene kadar pis pis sırıtarak sadece an yaşamak için birbirine yakınlaşan nefesler ile ismimin aynı devrik bir cümle içinde geçmediği gibi, analarımıza karşılıklı 'ana' diyerek yürek yüreğe sırt sırta vererek ve sadece güzel anılar biriktirerek gıpta ile söylenip, örnek olarak işaret edildi dost düşmana karşı ismim ve dostluklarım benim.
Sağ elimin yüzük parmağında uğruna canımı seve seve vereceğim ve neredeyse dünyanın tamamının imrendiği ay yıldızlı Türk bayrağı, serçe isimli parmağımda ise Türk ırkını işaret eden hilâl içinde Bozkurt amblemli iki yüzük taşırım.
Geçenlerde Bozkurt işareti ile ilgili kaleme aldığım yazım ve söylemlerim nedense yüzünü kızartıp rahatsız etti onlarcasını. Rahatsızlık duyanlar arasında “haberiniz olsun ben Allah'a inanmıyorum” diye her fırsatta inanmadığına olan inanışını haykıran da vardı, kayıtsız şartsız sorgusuz sualsiz inanıyorum diyerek inanılmaz bir biat ile bir yerlere bağlı olan da. Bahse konu bu onlarcası dün nasıl bakıyorlardı hayata umurumda değildi. Ancak son yaşanan milli futbol müsabakası ile ilgili gündem olan ve oysa gündem olması bile şaşırtıcı Bozkurt işareti ile ilgili ifade ettiklerime verdikleri tepkidir garipsediğim!
Üstelik hemen hepsinin bu ülkenin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk'ün çizgisinde olduklarını söyleyerek böyle bir tavır içerisinde olduklarını söylemeleri ile taşıdıkları tavır arasındaki tezatlık sebebiyle hiçbir şekilde cevap verme tenezzülünde de bulunmadım bu insanlara.
“İyi de bugün neden veriyorsun?” diyenler olur mu? Olur düşüncesiyle;
Bozkurt işaretine karşı sergiledikleri bu anlamsız dırdırları ile oluşturdukları atmosferi dayanak kabul eden kanı bozuk birkaç faşist ülke temsilcisi derhal harekete geçerek, büyük Türk milletini üstelik o söz konusu maçın en iyi oyuncusu olarak ödüllendirilen sporcusunun kendi ırkının insanlarına ve onlar vesilesi ile de tüm Türk dünyasına resmettiği Türk'ün Türk'ü selamlama işaretini mazeret göstererek, o evladımız nezdinde Türk milletini cezalandırdıklarını duyurdular dünyaya.
“Biz kazandık” yerine “şunlar ve şunlar şimdi nasıl düşünür?” diyerek gerçekte kendi zihinlerinde insanı insandan ayırmak noktasına evrilmek demek olmaktaydı ki bu, bu evrilmeye karşı dün çocuk yaşlarda verdiğim, bugün ise ellili yıllarımı tecrübe ettiğim günümüzde verdiğim tepki değişmedi, Değirmenci, değişmeyecek! "Ne Mutlu Türk'üm Diyene" canım benim, "Ne Mutlu Türk'üm Diyene".
Kim neyi nasıl içselleştirir ve kim neyi on parmağı ile nasıl işaret eder ve benimser bilmem ve ilgilenmem. Ancak bugünden sonra her fırsatta dillendireceğim, dillendireceğimiz tek şey; Bozkurt işareti artık tüm üniformalara ve formalara tam sol göğsümüz üzerine işlensin talebi olacaktır. Bunun olacağını da, olacak olan bu tarihsel karar ile birlikte buna olmaz diyecek olan herkesi de Allah'ın izniyle çok yakında göreceğiz.
Demedi demesinler diye diyeyim; Kurt olmak nasip tırt olmak tercih meselesi!..
Yorumlar
Kalan Karakter: