Yılın sonuna geldiğimizde takvimden çok içimizde bir şeyler değişir.
Bu değişim çoğu zaman coşkulu değildir; daha çok sessiz, ağır ve dürüsttür.
Yılbaşı, insanın kendine dönmeye en çok yaklaştığı zamandır.
“Ne yaşadım?” sorusu, “Ne başardım?”dan daha yüksek sesle çıkar.
Çünkü ruh, başarıdan önce anlam arar.
Bir yıl boyunca güçlü olmaya çalışırız.
Dayanırız, idare ederiz, susarız.
Ama yılın son gecesinde o güç biraz gevşer.
Ve tam da o anda fark ederiz:
Yorulmuşuz.
Bu yorgunluk bir başarısızlık değildir.
Aksine, yaşamış olmanın doğal sonucudur.
Kırılmak, vazgeçmek istemek, bazen durmak…
Bunların hiçbiri zayıflık değildir.
Bunlar insan olmanın belirtileridir.
Yeni yıl çoğu zaman yanlış anlaşılır.
Sanki her şeyin sıfırlandığı, acıların silindiği bir anmış gibi beklenir.
Oysa yeni yıl bir silgi değildir.
Bir farkındalık alanıdır.
Geçen yılın yüklerini sırtımızdan atmak zorunda değiliz.
Onlara bakmamız yeterlidir.
“Bu bana ne öğretti?” diyebilmek bile iyileştiricidir.
Bazı insanlar bu geceyi kalabalıklarla geçirir,
bazıları yalnızlıkla.
Ama yalnız olmak, eksik olmak değildir.
Bazen insanın kendine en yakın olduğu haldir.
Yılbaşı, kendimize şefkat göstermeyi hatırlatan bir eşiktir.
Hatalarımızı anlamaya,
kırgınlıklarımızı adlandırmaya,
ve kendimize biraz daha nazik davranmaya çağırır.
Yeni yıl, “Her şey güzel olacak” vaadi vermez.
Ama şunu fısıldar:
“Her şeyle baş edebilecek kadar güçlüsün.”
Bir yıl daha geçti.
Ve biz, tüm yaşananlara rağmen buradayız.
Bu bile başlı başına değerlidir.
Yeni yıl kutlu olsun.
Kendini iyileştirmeye niyet eden herkes için.
Asiye Zeynep güleç
Yorumlar
Kalan Karakter: