Zamanın akışının her geçen gün hızlandığını adeta iliklerimize kadar hissediyoruz. 1970'ler ve 1980'ler, bir bakıma daha yavaş, daha samimi ve daha insancıl bir dünya sunuyordu bize. O yılların kendine özgü huzurunu ve dinginliğini, bugün bulmakta ne kadar zorlanıyoruz öyle değil mi?
"Geçmiş, hatırlayanlar için bir limandır." diyorlar. 70'ler ve 80'ler, bu anlamda o limanın en sakin köşelerinden biri gibi. Sokaklarda çocuk seslerinin yankılandığı, komşuluk ilişkilerinin samimi olduğu, insanların birbirine daha çok vakit ayırdığı ve en önemlisi de yalansız yıllardı, yalansız!
Bugün, teknolojinin baş döndürücü hızında kayboluyoruz. Sosyal medyanın sınırsız dünyasında, gerçek iletişimden uzaklaşıyoruz. "İletişim arttı ama anlamını yitirdi" dersek yanlış olmaz. Oysa bir zamanlar, bir telefon görüşmesi, bir mektup, sıcak bir tebessümün yerini tutmazdı, tutamazdı.
"Hayatın ritmi hızlandıkça, ruhun ritmi yavaşlar." Günümüzün keşmekeşinde, ruhumuzun dinginliğini günbegün kaybediyoruz. İş yoğunluğu, trafik stresi, sürekli çevrimiçi olma zorunluluğu.. bizleri yorgun ve tatminsiz bireyler haline getiriyor.
70'lerin ve 80'lerin en güzel taraflarından biri, doğaya olan yakınlıktı. Bahçeli evler, sokakta oynayan çocuklar, piknikler, komşu ziyaretleri... Oysa bugün, beton yığınları arasında sıkışmış şehirlerde, doğadan ve birbirimizden kopuk yaşıyoruz.
"Doğanın sesini dinle, kalbinin huzurunu bul." Sadece dilimizin ucunda ancak flu!
Geçmişte, hayatta kalmanın ötesinde yaşamanın tadı vardı. Anı yaşamak, küçük şeylerden mutlu olmak ve böylelikle hayatın içinde derin anlamlar bulmak mümkündü. "Basitlik, huzurun anahtarıdır." Oysa şimdi, daha fazlasını istemek, daha hızlı yaşamak ve hep bir adım önde olmak zorundayız.
Eski günlere duyduğumuz bu özlem, aslında daha insancıl, daha sıcak, daha samimi bir yaşam arayışının yansımasıdır. "Geçmiş, kaybettiklerimizin değil, özlediklerimizin aynasıdır." Bu ayna, bize sakinliği, sadeliği ve gerçek mutluluğu hatırlatır ki, bugün için tüm susuzluğumuz tam olarak bu öyle değil mi?
Bugün, teknolojinin nimetlerinden faydalanırken, geçmişin huzurunu ve samimiyetini de koruyabilmeyi umut edelim. Belki de 70'ler ve 80'lerin dinginliği ile bugünün olanaklarını birleştirerek, daha dengeli bir yaşam kurabiliriz. Çünkü "Eski zamanların değeri, bugünün telaşında saklıdır."
**
Unutmayalım ki, geçmişe duyduğumuz özlem, bizi bugünkü hayatımızı daha anlamlı kılmak için bir yol gösterici olabilir. Her şeyin hızla değiştiği bu dünyada, biraz yavaşlamayı, anı yaşamayı ve insani değerleri korumayı öğrenmeliyiz.
Yorumlar
Kalan Karakter: