Nezaket Kaybetti, Takım Kazandı
Dün, bir spor zaferi daha yaşandı. Takım kazandı, tribünler coştu, milyonlar ekran başında sevindi. Her şey buraya kadar güzel. Zira başarı, paylaşıldıkça anlam kazanır.
Ancak ne zaman bir zafer gelse, arkasından bir gürültü tufanı da eksik olmuyor. Kornalar, sabaha kadar çalınan müzikler, sokaklarda konvoylar, küfürle karışık bağrış çağrışlar... Bir sevincin bu kadar hoyratça yaşanması neyin göstergesidir, doğrusu anlamak güç.
Şimdi düşünün: O konvoyun geçtiği sokakta bir ambulansta kalp krizi geçiren biri var. Ya da yeni doğmuş bir bebeğin uykusuna muhtaç bir ev… Belki de başka bir hanede gözyaşıyla yıkanan bir cenaze... Sevinçli bir gecenin arka planında başka hayatların kırılgan sessizliği göz ardı ediliyor. Oysa zafer dediğin, başkalarının mağduriyetine sebep olmadan yaşanmalı.
Kutlama kültürümüzün giderek ölçüsüzleştiğini, hatta zaman zaman vandallığa yaklaştığını üzülerek gözlemliyorum. Şehir merkezlerinde saatlerce süren konvoylar, araç kornalarının havada uçuştuğu bir sevinç değil, bir tahakküme dönüşüyor adeta.
Coşkuyu yaşamak, gururu paylaşmak elbette hakkımız. Ama bu hakkı kullanırken, bir başkasının huzurunu çiğnememek gibi bir sorumluluğumuz da var. Sevinç, sadece bağırarak yaşanmaz. Hatta bazen en olgun sevinçler sessizce gözyaşına karışan bir tebessümde gizlidir.
Yunus Emre ne güzel söylemiş:
"Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı. Söz ola ağulu aşı, bal ile yağ ede bir söz."
Demek ki söz de, sevinç de, davranış da kararında ve edepli olmalı.
Nihal Atsız’ın şu sözü ise adeta bugünün tablosuna bir cevap gibi:
"Türk töresi, başıbozukluk ve laubaliliğe asla izin vermez. Her işin bir ölçüsü, her davranışın bir edebi vardır."
Bu noktada yetkililere de düşen bir görev var: Bu ve benzeri kutlamalar, önceden belirlenmiş alanlar dışında kesinlikle yasaklanmalı; yasağa uymayanlara ise caydırıcı ve etkili cezai yaptırımlar kararlılıkla uygulanmalıdır. Aksi halde, her maç zaferinden sonra şehirlerimiz plansız bir kaosa, sokaklarımız da ölçüsüzlüğün sahnesine dönüşmeye devam edecektir.
O hâlde sormak gerek: Gerçekten kazanıldı ve sevincin terbiyesini kaybederek nezaket kavramına ne oldu?
Kazanılan sadece sportif bir başarı, kaybedilen ise incelik, edep ve sessizlik hakkıydı.
Ramak Kaldı / Samim İĞDE
Yorumlar 2
Kalan Karakter: