Hani eski bir resme bakarken
Hani yılları sayar da insan
Hani gözleri dolar ya birden
İşte öyle bir şey
İşte öyle bir şey...
Neden kusur yazılsın
Yağmura sitem edecek değiliz.
Güneşli günü gördük diye...
Bir an içime sızı düştü yukarıdaki şarkıyı mırıldanırken.. Hepimiz bilir ve hepimiz zaman zaman eşlik eder, zaman zaman da dinleriz öyle değil mi?
Sızı düşmesinin sebebi günlük koşturmacalardan dolayı köşemi ihmale uğratmış olma hissiyatım. "Hani gözleri dolar ya işte öyle bir şey... "
İyiden iyiye alıştım yazmaya. Bu sebeple bir yerler de yazdıklarımın vücut bulması düşüncesi bile anlatılmaz huzur sebebi bir duygu..
Geçtiğimiz sabah çekmeceleri karıştırırken, üst üste koyduğum fotoğraf albümlerine takıldı gözlerim. Sanki parkta unutulmuş çocuk gibi cız etti içim. Zaman ve teknolojik gelişmeler yüzünden zihnimizin bize unutturmuş olduğu anılara ev sahipliği yapan albümler!..
Ev sahipliği doğru tabir bana göre.Geçen yılların hatırlatıcısı ,baktığımızda gördüğümüz, bugün var olan yada artık yok olan suretlerin gülümsemelerini, oturuşlarını,
Ellerim titreyerek ve gözlerim sırılsıklam açtım bir bir sayfalarını.
İnsanlar ne kadar özenli giyinmiş, özenli masaları kurmuş, çeyizlik porselen yemek takımlarını dizmiş, cam bardaklar yıldızlar gibi ışıl ışıl parlıyor. Bugün de var elbette ancak bugünün her şeyi "kullan ve at! "
Birinci sınıfta siyah önlüklü halime baktım, hemen yanında üçüncü sınıf fotoğrafım mavi önlüklü beni çıkardı karşıma. "Hem siyah hem mavi önlüklü neslin nefesiyim" dedim içimden. Çelimsiz bir çocuk olduğumdan dolayı aynı önlüğü sanırım bir kaç yıl giydim.Tabi birazda mecburiyet var ekonomik şartlar gereği. Şimdinin bu yıl kullan at, seneye yine al yok o zaman!
Sınıfta beslenme saati fotoğrafı ilişti gözüme; tüm çocuklar besleme çantalarından çıkardıkları bir bezi önlerine sermiş ve her çocuk o güne dair getirdiklerini boncuk gibi dizmiş sıra üzerine. Her öğrencinin yanında ayrıca iki bez koymuş anneleri benim annem gibi.. biri ıslak biri kuru bez. Günümüz ıslak mendilleri gibi kullan at değil!
Ayrıntılarda kayboluyorum.. Öğrencilerin yaka altlarında minik minik süs mendiller var. Biri hep cebimizde olurdu, biri süs, diğeri burnumuzu silmek için. Kollarımıza sildiklerimizi gülümseyerek eş geçiyorum. Kıymet bilmek var, kullan at yok!
Teyzem yerleri temizlerken kim çekmişse artık bilmiyorum; dizler yerde, elde bir yer bezi, yanında bir kova ve teyzem musmutlu gülümsüyor. Düşünsenize, temizlik yaparken çocuklar gibi şen! Günümüz temizlik malzemeleri yok. Çünkü kıymet bilmek var, kullan at yok!
Bir diğer karede rahmetli babacığım yorgun ellerinde önce belli bir bardak ile çayını yudumluyor keyifle. Kağıttan ve plastikten imal edilmemiş günümüz gibi. Kıymet bilmek var, kullan ay yok!
Bir diğer karede, kimine göre Almancı kimine göre gurbetçi olan halam ve eniştem var.. Ancak kabul ediyorum ki bize göre daha ayrı bir havaları vardı. Eniştem şip şak fotoğraf makinası ile eşini çekiyor. Halam dağ gibi durmuş poz verirken. Kim bilir belki de ruhu oydu. Günümüzde olduğu gibi dudağı ekrana uzatıp eldeki cihazlardan onlarca kare çekip bir yerlere kaydetmek ve beğenmeyince de kolayca silinen karelerden değiller! Bir kez çekilen ve tekrarı olmayan gerçek anlar ve anılar. Kıymet bilmek var, kullan at yok!
Ve benim elleri nasır, yüreği yufka, zihni karmakarışık garip anam; etrafına toplamış minik minik bebelerini, öyle ürkek bir bakış atmış ki objektife.. O kadar olur. Buram buram anam koktu her yanım. Kıymet bilmek var, kullan at yok!
Gâh tebessüm ederek gâh kirpiklerim ıslana ıslana defalarca baktım ve huzurla kapatım albümü. Yerine koyarken yıllanmış anıları, "acaba bir daha ne zaman tekrar buluşuruz" diyerek veda ettim.
Kıymet bilmek var, kullan at yoktu vesselam.
Günümüzde ise vefanın, samimiyetin, güvenin, emanetin, dostluğun ve hatta sevginin bile "KULLAN AT" tezahürünü yaşıyor ve yaş almadan bu yüzden yaşlanıyoruz öyle değil mi?
Aynı şarkının sözleriyle;
Hani yıldızlar yanıp sönerken
Hani bir yıldız kayar da insan
Hani bir telaş duyar ya birden
İşte öyle bir şey...
Herbirinizi saygıyla selamlıyorum
Dua ile.
Asu Atasoy